Antalya’lı Bir Kızın Hikayesi

Antalyalı bir kızın hikayesi

kizin-oykusuİnanın hayatımı insanlara faydalı olmaya adamış bir kişiyim. Bencilce de olsa bundan haz alıyorum ve kendimi de sürekli geliştiriyorum . Amacım yazılarımla insanlara ışık tutmak, başarılı olmaları için esin kaynağı olmak, hırslandırmak, ben de yapabilirim duygusunu yaratmak . Türkiye’de o kadar değerli beyinler, o kadar güzel yürekler var ki.
Geçen hafta Antalya’da bir seminer verdim. Bu seminer o [viral-lock]kadar tesadüfler sonucu gerçekleşti ki, kader mi desem diyorum. Hikayesi şöyle: Uzun zamandır Antalya’da seminer vermek istiyordum, ama bu işi organize edecek bir kişi bulamıyordum. Birinin bu işi birisinin organize etmesi lazımdı. Bir gün Facebook’dan mesaj aldım. Bayram Yıldız’dan. 25 yaşında bir bilgisayar öğretmeni. Bu yaşında 2 tane bilgisayar üzerine kitap yazmış. Bana mesaj atıp kişisel gelişim konusunda bir şirket kurduğunu ve benimle işbirliği yapmak istediğini yazdı. Hemen kendisine cevap yazdım. Ben Hillside Su ekibini eğitmek için Antalya’ya gidiyordum. Birlikte seminer yapalım, dedim. Sadece iki haftamız vardı, ama denemeye değerdi. Hemen harekete geçtik. Bayram çalışkan bir çocuk. Seminer günü geldiğinde salonda 90 kişi vardı.
Bu kadar kısa sürede bu kadar kişiyi toplamak, hem de Antalya’da. Bayram’ı kutlamak lazım. O akşam bize destek olması için iki bayan görevliye ihtiyaç vardı. Bayram, ben bulurum, dedi. Yardıma gelenlerden Fadime’nin ışıltısı benim seminerime de renk kattı,. Tüm seminer boyunca sanki yıllarca birlikte çalışmısız gibi bana destek oldu. Mikrofonu soru soranlar için oradan oraya taşıdı. Espri yaptı. Görüşlerini beyan etti. Bir mucize. Düğün organizasyon işine girmiş. O akşam Antalya’da başka bir başarı hikayesi olan bir bayanla da tanıştım. Benimle hikayelerini paylaşmalarını, kendilerinden çok etkilendiğimi söyledim. Bu hafta amacım Bayram ve bu iki muhteşem Antalya’lı bayanın hikayesini yazmaktı. Seminerde bana yardımcı olan Fadime’nin aşağıda okuyacağınız hikayesini okuyunca, yüreğim cız etti. Çok etkilendim, içten söylüyorum. Hepimiz kendimize göre hayatla mücadele ediyoruz, yanlış anne ve baba tarafından büyütülüyoruz, çevremiz bize haksız davranıyor, zaman zaman moralimiz bozuluyor, bazen para sorunlarımız oluyor, eşimizden, nişanlımızdan ayrılmak zorunda kalıyoruz, patronumuz bize kötü davranıyor, taciz ediyor. Bunlar normal. Ama bunların hepsinin sizin başınıza geldiğinde, yine de siz dimdik kalabiliyorsanız, her hatanızdan bir ders çıkarabiliyorsanız, hayata her şeye rağmen umutla bakabilecek cesaret ve iç güce sahipsiniz. Ben o zaman bu insanın önünde diz çökerim ve tüm kalbimle “ helal olsun” derim. Fadime’nin  muhteşem hayat hikayesini sizinle paylaşmaktan gurur duyuyorum ( bazı özel isimler ve adları Fadime’nin ricası ile özellikle isim vermeden bahsetmek zorunda kaldım)
Ben Fadime…. 1981 yılında babam bir yıllığına iş için Denizli’ye gitmiş ve ben orada dünyaya gelmişim. Ailem Afyon’lu. Ben 5 yaşımdaymışım Antalya’ya gelmişiz. (İyi ki gelmişiz  )
Çok zor bir çocukluk geçirdim. Her şeyin yasak, ayıp ve günah olduğu bir ortamda büyüdüm. Kız dediğin konuşmaz benim çevremde. Çünkü konuşmaya hakkı yoktur. Fakirlik var bir yandan. Babam; Fayansçı, saf, iyi niyetli bir adam. İşini çok iyi yapar ve alacağını isteyemez. Eve gelir. Annem çok zeki ama bir o kadar cahil bir kadın. Babam daha arabadan inmeden “alacağını aldın mı?” sorusu… e tabi babam yorgun annemi döver. Erkekliğini ve egolarını ispat etmeli. Annemde babamın saflıklarından bıkmış onun annesi modelinde. Biz 3 kardeşiz. 3 kız. Annem bana çok düşkün, üstüme titriyor ama çok abartıyor bunu yaparken de. Babam da varsa yoksa küçük kardeşim. Ben de anneme çok düşkünüm. Annem dayak yerken onu küçük aklımla korumak için hep aralarına girer ve dayağı yiyen ben olurdum. Ama dayaktan sonra hiçbir şey yokmuş gibi kucağına alır ve severdi. Anlayacağınız çok dengesiz bir çocukluk geçirdim.
Bizim mahalle tipik gecekondu mahallesi. Herkes herkesin yaşantısına müdahale eder, sürekli tartışma, kavga…. Komşu babama der ki “akşama kadar kızınız yüksek ses müzik dinledi, rahatsız oldum”
Babam ise eve gelir müzik setini başımıza atardı. Haftada hiç yemesem üç kez dayak yerdim. Ya annemi korumak için ya da ders çalışmıyorum sokağa çıkıyorum diye. Kızlar sokağa çıkmamalıdır. 24 saat ders çalışmalıdır. O zaman o adam yerine konur.
“DERS ÇALIŞ, TEMBEL, SEN ADAM OLMAZSIN, KAFASIZ KIZIM”
İlkokulda sevilmeyen bir çürük yumurtaydım. Lakabım “civciv” di. Kimse beni oyununa almazdı. Çünkü ben önlüğün altına pijama giyerdim. Konuşamazdım. Sadece hayal kurardım. Topuklu süslü kızlara bakar onlar gibi havalı olmayı, ünlü olmayı hayal ederdim. Makyajı rüyalarımda yapardım.
Ortaokulu Allahtan okuttular çünkü planları arasında yoktu beni okutmak. Beni okumak istiyor diye annem ağlayarak kabul ettirmişti babama. Ortaokul da ilkokuldan farksızdı. Evde sürekli dayak yiyen birisinin dersleri nasıl olabilirdi ki?
Babam ortaokuldan sonra kesin karar verdi ve okutmayacak. Tabi ki kayıt ettirmedi. Okullar açıldı. On beş gün sabah çok erken kalktım, kardeşlerimin ütüsünü yaptım, kahvaltısını hazırladım, onları okula yolladım. Annem evde halı dokurdu. Bende tüm gün ev işi yaptım halı dokudum. İnanın her gün ağladım. Ben yediğim dayaklardan dolayı psikolojim normal değildi. Karşımda birinin sesi yükselse bayılıyordum ve dişim kilitleniyordu. Ağlamalarımdan babam korkmuş bana bir şey olacak diye. İş yerinde o da üzülüp ağlıyormuş “çocuğumu okutamadım” diye… Bir gün babamın Mütahit’i görüyor ve neden üzgün olduğunu soruyor. Babamda “parasızlıktan kızımı okutamıyorum” diyor. (Okullar açılalı iki hafta olmuş). Mütahit ben bütün masraflarını karşılayacağım, diyor ve beni alacak bir okul arıyorlar. Çünkü bütün okulların kayıtları dolu… Beni bir tek .N:D. Lisesi kabul ediyor. Ve benim bütün ihtiyaçlarım alınıyor.
Liseye geç başladım ve güzel bir başlangıç oldu. Çünkü okulda tek sarışın yeşil gözlü ben vardım. Tüm öğrenciler benimle yakından ilgilendi ve hayalini kurduğum bir arkadaş çevrem oldu.
En güzel öğrencilik yıllarım lisede geçti. Yani geçmişe göre güzeldi
Ben hiçbir zaman başarılı bir öğrenci olamadım. Yaşam şartlarım çok ağırdı. Babam hep bağırarak konuşur, televizyonun sesi son ayarda olurdu. Televizyonun karşısında kafamı kaldırmadan kitaba bakmam istenirdi. Her yemekte yemeğin tuzu az diye kavga çıkardı. Her akşam 20:00 de uyumamız istenirdi, ama televizyon. 24 saat açık dururdu…
Lise bitti dershaneye gidiyorum ve üniversite sınavına hazırlanıyorum. (Tabi dayaklar son hızında ). Annemler bana evde kaldım muamelesine başladılar ve ben daha dershaneye giderken akrabalarının oğluna nişanladılar. Nişanlımı nişan günü görüyorum. Görünce benim için bir yıkım. Tipi hakkında yorum yapmak bile istemiyorum.
Sınava gerçekten çok iyi hazırlandım ve üniversiteyi kesin kazanacağım ve bu evden kurtulacağım. Yazın sınav sonuçları geldi ve 4 yıllık düşük puanlı bölümlere yetiyor puanım. Ama müstakbel nişanlım ve ailem Azrail gibi başımda, sadece Açıköğretim Fakültesi yazmam konusunda ısrar ediyorlar. Elim mahkûm yazdım.
Nişanlımla ayrılmayı kafaya koydum ve ayrıldım. Ben onla evlenemezdim. Çünkü okumayacaksın, çalışmayacaksın vs. baskı yapmaya başlamıştı. Benim hayalimde başarılı bir iş kadını olmak, insanlara yardımcı olmak ve topuklu ayakkabı, mini etek giymek vardı.
Antalya Adonis Otelde personel müdür yardımcısı bir arkadaşım vardı. Beni otele kasiyer olarak kattı. Ama ben orada olmamalıydım. Çünkü yükselemezdim. Bir yıl sonra hemen aynındaki Antalya …..Bar’ da işe başladım. Babam duyunca güzel bir dayak daha…
Orada da fazla çalışamadım. Belek’de bir otele başladım ve valizimi aldığım gibi lojmana yerleştim. Babam çok kızdı dayak attı. Ama ben kararlıydım o evden ve dayaklardan kurtulacaktım. Uzun bir süre benimle irtibat kuramadılar. Özgürlüğümü almıştım. Sonuçta ailenden uzak olamazsın ki. Haftalık dayağımı yemeğe gidiyordum.
Oteli seviyordum. Mini etek giyebiliyordum, makyaj yapabiliyordum. Önemli olan hayatta bunlar değilmiş. Önemli olan senin ne kadar bilgili olduğun ve senin duruşunmuş. Hayatımda herkesten bir şey kapmayı görev edindim. Herkesi inceledim, yeri geldi taklit ettim. Ama Fadime’de hala bir şeyler boştu.
Ailem başıboşum ve evde kaldım diye üzülmekteler. Bu kızın başı bağlansın da evini yolunu bilsin gibi düşünmekteler.
Çok geçmedi başka bir koca adayı. Baktım maddi durumu iyi, yakışıklı da, yaşı da uygun, eski nişanlımla değerlendirince de olabileceğini düşündüm. Kabul ettim. Nişanlandık bir ay sonra nikâh kıyıldı. Belli mi olur Fadime’ye yine nişan atabilir J
Nişanlı nikâhlı birkaç ay geçti. Bu süre zarfında birkaç kez nişan attım ama annemin “EL NE DER” kelimeleri yüzünden tekrar barıştım. Hiç anlaşamıyorduk. Bir dediği bir değini tutmuyordu. Aileler her şeye karışıyor vs.
Düğün Antalya’da mı, yoksa Serik’te mi olsun diye aileler sürekli tartışmaya başladılar. Benim ailem Antalya’da olsun istiyordu, karşı taraf Serik’te istiyordu.
Antalya’da salon tutuldu, Serik’te de ev düğünü olacaktı. Son karar buydu.
Damat bey düğün günü Serik otobüsüne binmiş gelmiş. Aileden kimse yok. Babam bizi fotoğrafçı, kuaför gezdirdi. Salona geldik, oğlan tarafından kimse yok. Neyse biz yaptık düğünümüzü. Düğün sonunda babası ve dayısı bir araba süsletmiş bizi almaya geldi. Babam onları görünce ele rezil olduk diye saldırdı. Misafirler ayırdı. Ben çok korktum annemin iki komşusuna bizimle siz de gelin dedim. Hep beraber bindik arabaya. Antalya’dan Serik’e kadar aileme ve sülaleme küfredildi ve sesim çıkmadı.
Üç hafta sonra da basit bir kazak olayı yüzünden annesi, babası, amcası, kardeşi ve o hep beraber beni dövdüler. Dakikalarca hepsi tekmelediler. Sonra eşim olacak kişi saçlarımdan sürükleyerek üst kata çıkardı ve gülerek “saçların dökülmüş” dedi ve dalga geçti. Beni döverken elini kesmiş ve babası onu hastaneye götürdü. Ben de kapıyı arkasından kilitledim. Annesi kapıda eli bıçaklı oğlumun kanını akıtacağım diye bekliyor. Ben olayın şokundayım çünkü dayak yerken bayılmıştım. Hiçbir şey hissetmiyorum.
Tesadüf annemin komşularından biri Serik’e gelmiş ve Fadime’ye de uğrayalım demişler. Onlara kapıyı açtım ve kızı beni görünce şoka girdi, meğer her tarafım morluk içindeymiş ve kanlar içindeymişim. “Aynaya bak” kelimesi ağzından zorla düştü. Ben aynaya bakınca acılarımı öyle hissetmeye başladım. Anne evine döndüm.
Dayaktan sonra Serik Devlet Hastanesine rapor almaya gittim vizite kâğıdım yok diye kimse ilgilenmedi. Serik Karakoluna gittim kocandır döverde severde diye dalga geçtiler.
Aradan biraz zaman geçti aracılar geldi barıştırmaya. Babam göndermek istemedi ama annem zorla gönderdi. Çünkü DUL dum artık. EL NE DER…
Geri döndüm koca evine. Bir hafta geçti ve saat 23:00 da git ananın evine dediler. Annemleri aradım geldiler ve beni aldılar.
Baba ocağı da dönünce olmuyormuş. Annem DUL kaldım telaşında gece yarılarına kadar ağlar, konuşur, durum değerlendirir. Babam o olaylarda tansiyon hastası oldu, üzüntüden. ,
Aradan bir hafta geçti annemin tanıdıklarından biri “bir tanıdığımız var, 4 çocuğu var, Fadime’yi onla baş göz yapalım” dedi. İşte bu kelimeyi duydum ve radikal kararlar almam gerektiğini düşündüm. Otelden eski Müdürüm F.D’nu aradım. İş istedim. O da benim dayak yemiş halimi gördüğü ve olayları bildiği için bana aynen “ pazartesi günü valizini topla gel, lojmanda kalacaksın, bir süre ailenle görüşmeyeceksin” dedi. Dünyalar benim olmuştu. Çünkü lojman, otel benim için özgürlüktü.
S……otelde işe başladım. Ve eşim Özgür’le tanıştım. Ve ne zaman hayatıma Özgür girdi, adı gibi bana özgürlük verdi. Ben Özgür’ü tanıdığım gün doğdum. Özgür’ü tanıdığım gün dayaklarım bitti. Özgür’ü tanıdığım gün yaşamayı öğrendim. Gülmeyi, mutlu olmayı öğrendim.
Beş yıllık evliyim ve bu beş yıl boyunca kendimi yetiştirmek için kurslara, eğitimlere, panellere, seminerlere katıldım. Kişisel gelişime önem verdim. İnsanların istedikleri takdirde yapamayacakları hiçbir şeyin olmadığına inanıyordum. Kendimi eğittikçe başım doğruldu. Kendime özgüvenim gelişti. Kendimi sevmeye başladım. Baktım ki kendimi ne kadar seversem çevremdeki insanlarda beni o kadar dikkate alıyor. Okudum, okudum, okudum ve hala okuyorum. Okuduğum her şeyi anlayarak, özümseyerek ve hayatıma yansıtarak okudum. Şimdide çevremde herkese okumanın güzelliğini aşılamaya çalışıyorum
Her zamanda hırslı oldum. Hedeflerim vardı. Kendi işim kurmalıydım. Kurduğum iş benim karakterime de uygun olmalıydı. Yükselmeliydim. Tanınmalıydım.
Ben hep dürüst ve samimi oldum. En kötü günlerimde bile “neden ben?” sorusunu sormadım. Yaşadığım her şey benim için bir ders kitabı oldu. İnsanları tanıdım. Hayatı öğrendim. Ve aslında Fadime beş yıl önce doğdu ve büyümeye devam ediyor ve çok büyüyecek.
Aileme kızgınlığım yok. Onları seviyorum. Düzen ve gördükleri şeye göre onlar haklı. Kendime de kızmıyorum. İyi ki bunları yaşadım ve zorluğun, yoksulluğun ne demek olduğunu öğrendim.
Sıradaki hedefim tanınmak, şirketimi büyütmek. Bir yandan da gecekonduda yaşayan, şiddet gören, ezilen kadınlara kişisel gelişim seminerleri, eğitimler verecek projeler hazırlamak ve Belediyeden destek almak.
Ben bu Antalyali Fadime’ye yolun açık olsun diyorum. Kendisini bu değerli bilgileri bizimle paylaştığı için çok teşekkür ederim . Kendisi ile tanışmak veya düğün organizasyonlari konusunda kendisinden danışmanlık hizmetleri almak istiyorsanız, memnuniyetle yardımcı olurum.

Sevgilerimle,[/viral-lock]

Taner Ozdes

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment