Ben Niye Girişimci Olamam!

girisimciÜlkemizde son yıllarda alışveriş merkezi (ve tüketim) çılgınlığı yaşanıyor. Dünyada ise alışveriş merkezleri bizim ülkemizden daha farklı stratejiler ve hedefler doğrultusunda açılır. Ardı ardına açılan alışveriş merkezleri hafta sonu günleri haricinde bom boş, doğru dürüst iş yapmıyorlar. Yeme içme yerleri ve sinema dışında, mağazalar sinek avlıyor!

Her açılan yeni alışveriş merkezi daha önce açılanların müşterisini alıyor.  En son okuduğum habere göre, 42 tane alışveriş merkezi daha yolda!

Astoria ve City’s de bunlar arasında. Daha bir ay olmadan dükkan sahipleri müşteri azlığından, ucuz ve pahalı aynı mağaza ve restaurantların aynı mekanda olmasından dolayı rahatsızlıklarını medya vasıtasıyla mal sahiplerine dile getirmeye başladılar bile. Ülkemizde çoğu yatırım, araştırma, planlama veya bütçe vasıtasıyla malesef yapılmıyor. Patron (cesaret sahibi, gözüpek işadamı) iç güdüleriyle, yakın çevresinden veya finans kuruluşlarından kredi bulup işe karar veriyor ve işi yaparken öğreniyor. İyi niyetli ise işe devam ediyor, kötü niyetlisi ise, birçok borçluyu ortada bırakıp ortadan kaçar veya iflasını istiyor.

Geçen gün şirketimizin hemen yanındaki Astoria alışveriş merkezini ziyaret ettim. Ziyaret sebebim, sinemaya gitmek, Starbucks’da kahve içmek ve dükkanları dolaşmak değil, Kanyon Alışveriş merkezinde daha önce gittiğim ve çoğu zaman yer bulmakta zorlandığım Kitchenette’de öğlen yemeği yemekti… (Kitchenette konusunda öykümü daha sonra yazacağım.)

Kitchenette’de yemek yedikten sonra dışarı çıktım. Bir fincan kahve için 40 dakika bekledim ve bu nedenle oldukça sinirliydim. Dışarıda tesadüfen bir arkadaşımı gördüm. Arkdaşamın yanında bir beyefendi vardı ve beni kendisiyle tanıştırdı. Kim olduğunu öğrenemeden, bana Astoria’yı nasıl bulduğumu sordu. Ben de” mükemmel” dedim, ama “iş yapmaz”…

Beyefendinin ve arkadaşımın bu cevap karşısında renklerinin kırmızıya döndüğünü gördüm. Beyefendi bu alışveriş merkezinin işletmecisi, arkadaşım ise yatırımcılardan biriydi. Kendimi tanıttım. Tabii ki yazar kimliğimden de bahsettim. Burası iş yapmaz çünkü lokasyon olarak yerinin  yanlış olduğunu düşünüyorum dedim. Bana yanıldığımı ve bu işten anlamadığımı ifade eden bir yüz ifadesi ile söylediler. Aslında büyük bir pot kırmıştım. Durumu düzeltmek ve yumuşatmak için “bu benim şahsi fikrim, başarılı olmanızı gerçekten isterim , aynı hatayı Citys’in de yaptığını düşünüyorum” dedim.

Beyefendinin kızgınlığı geçmemişti. Bana yazılarımı yazarken kendi fikrim ve görüşlerimden çok, halkın sesi olmam gerektiğini söyledi. Kendiyle konuşmamamızda dile getirmesemde , içimden “benim amacım halkın düşündüğünü ve inandığını yazmak değil, kendi inandığım ve hissettiklerimi yazarak insanlara farklı bir bakış açısı, vizyon vermek olduğunu” geçirdim. Bu sorumluluğu bugün medya da taşımaktadır. Rating uğruna halka doğru olup olmadığını düşünmeden, ilgi çekecek, kalitesi düşük programları ve haberleri sunuyorlar.

Daha sonra birlikte alış veriş merkezini gezdik, hava yumuşamıştı…

Diğer dikkatimi çeken başka bir konu ise Starbucks’ın Astoria’daki yeriydi… Girişten içeri girdiğinizde tam karşınıza Starbucks geliyor. 100 milyon Amerikan Doları‘nın üzerinde para harcanmış bir alışveriş merkezinde girer girmez karşınıza Starbucks’ın gelmesi, bana göre, zevksizlik örneğiydi. Nedenini sordum. Bana orasını kendi mağazasını açmak istediğini düşündüğünü, ancak tüm mağazaların yer kiralarken ön şartlarının Astoria’da Starbucks olmasında ısrar etmeleri sebebiyle, kendi yerini Starbucks’a vermek zorunda kaldığını söyledi..İşte tam bu nokta söyleyebilirimki ben “girişimci olamam”… Çünkü inanmadığım bir şeyi sadece ticari amaçla yapamam..

Astoria’dan çıkarken bana burasının Türkiye’nin en çok ziyaret edilen alışveriş merkezi olacağını, birçok aktivite ve muhteşem sinemalarla tercih sebebi olacağını söyledi. Kendisine teşekkür ettim. Bu beyefendiye hayran olmamak elde değildi. Kendisini cesareti ve girişimciliği için tebrik ederim. Umarım muvaffak olur. En son ziyaretlerimde Astoria’nın öğle yemekleri haricinde ( bu tamamen Kitchenette’in başarısı, her gün 400 kişiyi çekiyor !) boş olduğuna tanık oldum. Aynen Citys’in veya İstinye Park’ın hafta sonları günleri dışında boş olması gibi. Umarım başarılı olurlar. Türkiye’nin bazı ekonomik gerçekleri var, bunlar göz ardı edilip hareket edilmemesi gerektiğini düşünüyorum..

Bu yazımı Roma’dan İstanbul’a gelirken uçakta yazdım. TAV havalimanı Roma havalimanına göre kat kat daha modern, gösterişli. Roma havalimanında birçok eski, yenilenmemiş şeye rastlayabiliyorsunuz. Örneğin; uçuş bilgilerini gösteren ekranlar çok eski teknolojidir, bagaj bölümü eskidir. Diğer yandan, tüm dünya markalarının arkasında İtalyanlar vardır. “ Made in Italy” olan her şey kaliteli, moda olarak algılanır.

Düşündüm: Tüketmek yerine üretmek, marka yaratmak, gösterişten çok ihtiyaca göre pazarlama yapmak. Araştırmak, ondan sonra gerekli yatırımları yapmak. İtalyanlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Ülkemizde birçok cesur girişimci var, ben onlardan biri olamam. Ben sanırım daha çok muhafazakar bir İtalyan işadamı gibi düşünüyorum: Gösterişten çok gerekli ve doğru yatırımı doğru zamanda yapmak…

En büyük arzum ülkemizin kaynaklarını gösterişe ve tüketime yönelik değil, üretim ve markalaşma tarafında kullanılması. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmamız.

Ülkemizde o kadar pazarlayabileceğimiz şehirlerimiz, turistik yerlerimiz var ki,bunları elden geçirip, pazarlamaya çalışsak, bir çok turisti ülkemize çekerek ihracatımıza katkıda bulunuruz, döviz gelirlerimizi artırız, işsizlik konusunda adım atmış oluruz. Alışveriş merkezlerinin katma değeri maalesef çok düşüktür, Bence mevcut olan alış veriş merkezleri iş yapana kadar İstanbul’un yeni bir alışveriş merkezine ihtiyacı yoktur.

Sevgilerimle,

Taner Özdeş

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment