Her yolcunun “kendi içinde hiç bitmeyen sürgün” serüvenine başladığı noktadır İstanbul… Bu şehirle başlar insanın kendisiyle çatışması… Bu şehirde uzaklaşır insan kendisinden… Bu şehirde insan kendisini seyreder “köhne evlerin, yamalı perdelerle örtülü çatlak pencerelerinden”… Bu şehirde insan kendisi olur, hüzün olur, hasret olur, deli olur.
88 yılının Kasım ayında başlar, içinde hayal kırıklıkları, geriye dönüşü zor sürgün devranı… Ben anlatayım ama İstanbul dinler mi acep?! Gece sokağa çıkma yasağı, çay bahçelerinde kaçamak sevdalar, kitaplarım, Florya, Bakırköy sahilinde voltalarım, kimliğim, ispanyol paça kadife pantolonum, parkam, babamdan kalan çakı bıçağım ve dostlarım…
“Çatlak bir aynadır İstanbul”rakı soframda, boynuma gerdanlık hiç çıkarmadığım 88`den beri…
İnsan, İstanbul’u “ayrı bir coğrafyada”, “ayrı bir dilde”, “ayrı bir kültürde” daha yoğun hisseder, kendisini daha acımasızca “sorgular” bu şehirde, İstanbul tutkusu daha bir derinlesir… O nedenle kendi kendime fısıldarım zaman zaman, “belki de biraz şanslıyım galiba Londra`da yaşamaktan”, çünkü İstanbul’a dönüşün hazin keyfi kelimelerle ifade edilemez.ve hepsi de bende saklı. .Hani Orhan Veli`ye sormuşlar “Ankara`nın en çok nesini seviyorsun?” diye, O da “İstanbul’a dönüşünü”demiş. Ne güzel söylemiş!.İşte o bir çift sözcük İstanbul özlemiyle yanıp tutuşan memleket kaçgınlarını nasıl da umuda boğar. Yurt dısında yaşayıpta Türkçe bilen herkesin ütopik kentidir İstanbul… “geçmiçle” “su an” arasında tek köprüdür o… Bizim kuşak orada bıraktı sevdalarını, hayatı, dayanışmayı, paylaşmayı… İşte o köprüdür bizi ayakta tutan…
Ben İstanbul’dan öğrendim denizin kokusunu, martıların çığlığı eşliğinde mırıldandım Uşşak makamında babamın en sevdiği şarkıyı;
ayva çicek açmış yazmı gelecek
gönül bu sevdandan vazmı geçecek
bana ettiklerin azmı gelecek
yandım allah yandım yandırma beni
derin uykulardan kaldırma beni
seviyorum diye kandırma beni
…
Şimdi geleceklere yamadım düşlerimi. Deniz aşırı ülkelerde hüzzam şarkılar mırıldanırım, aklımda eylül akşamları çınar altında, her gün vedalaşırım gri tonlarına Londra’nın ve sesine uyanırım her sabah histanbulum’un…
Vehbi Koca