Ders…

trabzon_uzungolDursun Trabzon Giresun D010 yolu üzerindeki Akçaabat’taki işyerini erken kapattı, ÖTV indiriminden yararlanarak yeni aldığı Ford Connect’ine atladı. Akçaabat’a yaklaşık 10–15 km mesafedeki Helvacı’daki evine gidiyordu. Akçaabat’tan çıkar çıkmaz evlerin bitimindeki düzlükte, vitesi küçülttü. Connect’in torkunu hisseder etmez, gaza biraz yüklendi. Önüne düzlük çıkınca da vitesi büyütüp, bayağı hızlandı. Tepe üstünü geçer geçmez, sağda yola dik parketmiş beyaz Hyundai’nin mavi bantlarını farketti. Ardından da aracın tepesindeki mavi-kırmızı ışık yanıp sönmeye başladı. Havanın nemini iliklerine kadar hisseden polis memuru, fosforlu sarı yağmurluğunun yakalarını kaldırıp, eliyle kenarı işaret etti.

“Ula, arabayu denerken hiz sinirunu mu aştuk nedur?” dedi Dursun.

Yavaşlamaya başlarken km saatine bir göz attı: 100km. Oysa burada hız limiti 90 idi. Üstüne üstlük ticari olduğu için onun limiti daha da azdı. Ve… Arabayı alalı bir hafta olmuştu. Bu üçüncü çevrilişiydi.

Aracını sağa çekerken “İnşallah yanımdan daha hızlı biri geçer şimdi” diye geçirdi içinden Dursun. Dikkatler diğerine dağılabilirdi.

Polis elinde ceza defterine benzer kalın bir bloknotla ona doğru yürüdü. O da ne. Bu İlçe’den,Helvacı’da yukarı mahalleden tanıdığı, zaman zaman Temel’in kahvede karşılaşıp, izin günlerinde, birlikte tavla atıp kafa dağıttıkları İdris değil miydi?

“Ula bu cezadan daha poktan” diye düşündü İdris. Tanıdığı bir polis tanışıklıklarına aldırmadan çevirdi. Üstelik ceza yazacak. Kahveye rezul edecek bizu…

”Merhaba İdrus… Böyle kötü bir durumda karşilaşmamuz ne poktan değul mi?”

“Merhaba Dursun” dedi Memur İdris. Yaşı gençti. Ama saçları erken ağarmış, yüzüne bir olgunluk vermişti… Suratı asıktı ve Dursun’un merhabasına ciddi ve sert cevap vermişti.

“Pu akşam erken kapadum tükkani. Bir haftadur iş yetiştireyruz. Eve neredeyse citmedum. Çor çocuk özledum. Onlar da penu. Üsteluk yencen kuru fasulya pilav ettu da, pu akşam. Çok da seveyrum. Piran önce cideyum eve tedum. Penu anlay misun?”ford-transit-connect-electric-vehicle

“Seni anlıyorum” dedi İdris. “Üstelik de hız sınırını aşmıştın. Trafik kuralını ihlal ettiğini de biliyorum”

Eyvah bu taktiği sökmeyecekti Dursun’un. Başka bir taktik denemeliydi. Bir yandan arabadan inerken bir yandan da sordu: “Kaç ile ciderken yakaladun penu.”

“106 yazıyordu radar ekranında.” diye sert cevapladı İdris. “Lütfen arabana girer misin?”

“Yav İdrisum, tur pi takka. Tam seni cördüm kadrana paktum. 95 cibi yazaydu.”

“Arabana gir Dursun.”

Dursun bozuldu. Aracına hışımla oturdu. Connect’inin kapısını sert bir şekilde çarptı. Sonra yepyeni kapıyı böyle vurduğu için kendine kızdı. Ama İdris’e daha da kızgındı. Aslında tüm kızgınlıklarının kendine olduğunun farkında değildi. Yaptığı hataya, kendindeki eksiklik, fazlalık veya işlediği suça kızmıştı. Ama bunu bilmiyordu ne yazık ki.

Yahu bu İdris de ne adamdı. Aaa. Ehliyetini, ruhsatı da istememişti. Ama elindeki ceza defterine birşeyler karalıyordu. Ne yazıyordu öyle uzun uzun. Bir daha Temel’in kahveye takılmayacaktı. İdris’le karşılaşmak, tavla atmak, onunla muhabbet etmek istemiyordu. Bu düşüncelere dalmışken, Trafik Polisi İdris aracın camını tıklattı. Dursun, camı 10 santim kadar aşağı indirdi. İçeri uzatılan kâğıdı aldı. İdris memur, arkasını döndü ve direksiyonda bekleyen arkadaşının yanına doğru yürüdü, otomobilin yolcu koltuğuna oturdu.

Aman Allahım. Bu bir ceza kâğıdı değildi. Birden sevindi Dursun. Düz bir kâğıda şöyle yazmıştı İdris.

“Sevgili Dursun. Beni sadece kahvede gördüğün kadarıyla tanıyorsun. Otuz yaşındayım. 4 yıldır devlet memuru olarak trafik polisliği yapıyorum. Oysa kendime ait bir işim vardı. Ben askerliği bitirir bitirmez 20 yaşımda evlendim. Bir kızım oldu… Altı yaşındayken, hızla giden bir sürücü ona çarparak, öldürdü. Adam bu suç için cezalandırıldı. Üç ay hapiste yattıktan sonra hapisten çıkıp evine gitti. Çocuklarına sarılıp onları kokladı, öptü ve hasret giderdi. Oysa ben bir daha kızımı kucaklayamayacağım. Ona kavuşabilmek onu koklayıp kucaklayabilmek için, cennete gitmeyi beklemem lazım. Binlerce defa adamı bağışlamayı, affetmeyi denedim… Belki de başarmışımdır. Kimbilir. Ama hala kızımı düşünüyorum. Onu aklımdan çıkaramıyorum.

Şimdi üç yaşında bir oğlum var… Onun için yavaş git ve dikkatli ol…”

Dursun yazıyı bitirip kafasını kaldırdı. Hyundai’yi aradı buğulanmış gözlerinin ardından. Trafik devriye aracı çoktan gitmişti. Kafasını Connect’in koltuğundaki kafalığa dayadı. 15 dakika öylece kaldı. Sonra, kontağı çevirdi. Yavaşça hareket etti. 15 dakika sonra evdeydi. Çocuklarına ve karısına sarıldı.

Pek çok otomobil satın alabilirsiniz. Hatta en pahalı ve en hızlılarını… Ama insan hayatını asla…

Hakkı Tolunay

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment