DNA ve Genler – 1

DNA ve GENLER – 1

İnsan Genom Projesi ….

Bugün sizi biraz okul yıllarınıza götürüp, sonra güncel bilgilerle besleyeceğim.  Mümkün olduğunca yormadan aktarmaya çalıştığım bu bilgiler,  konu ile ilgili araştırmalarımın bir kısmını konsantre etmemle paylaşılacak duruma geldiler.

Enerji şifa yöntemleri bedeni daha iyisi ile değiştirmemiz, bilinç altındaki olumsuz inanç kalıplarımızdan özgürleşmemiz, hücrelere enerji takviyesi sağlamamız, DNA sisteminde kapasiteyi artırmamız için yol gösterirler.

Aldığım eğitimler ve yaptığım araştırmalar hep bedeni daha iyi tanımak, bedene daha iyi odaklanıp ona yaklaşabilmeyi öğrenmek içindi ve bu süreç hala devam ediyor.

Sizlere, İnsan Genom Projesinden ve sonsuz bilgi kaynağı DNA’dan kısaca bahsetmek istiyorum.

İnsan Genom Projesi insanın tek bir hücresinde bulunan DNA’nın keşfedilip, dizilenmesini içeren projedir. Bu projenin en önemli hedefi,  nasıl oluştuğumuzdan, büyüdüğümüzden, yaşadığımızdan ve öldüğümüzden sorumlu olan genlerimizin sıralanmasını ve yerlerini belirlemek olmuştur. Proje resmen 1988 de Amerika’da başlatılmıştır.  DNA’nın keşfinin 50.ci yıldönümü, 2003 yılında sonuçlanmış ve İnsan Genomunda 3 milyar bazın DNA dizilimi belirlenmiştir. Bu sonuca göre genomumuzda 20000 ile 25000 arasında  gen olduğu öngörülmektedir.

DNA’yı daha yakından tanıyabilmek için bir hücreye yakından bakalım.

Bir hücrenin ağırlığı ortalama gramın milyarda biri kadardır. Ağırlığımızın 1 kilogramında yaklaşık 1 trilyon hücre vardır. Yeni doğanda bile hücre sayısı 3 trilyon civarındadır.

Hücrede çekirdek denilen özel bir bölme ve içinde  23 çift kromozom, DNA sarmalı ve histon protein zinciri vardır. DNA sarmalı her hücrenin çekirdeğinde 23 çift kromozomun şekillerini alarak üst üste katlanır ve histon proteininin yardımıyla bir yumak gibi paketlenir.

Boyu 3 metreyi bulan 2 mikroskobik şerit ve aralarında basamakları olan bir merdiven düşünür, bu merdiveni hafifçe burarsanız DNA sarmalını zihninizde canlandırmış olursunuz.

Japon Genetikci Dr.Kazuo Murakami bu mikroskobik alanın ölçülerini şöyle anlatır:

“ 1 milimetre çapındaki bir kabloyu 100 parçaya bölmeniz mümkün olsaydı bu incecik şeritlerin her biri DNA şeridinden 5000 kat daha kalın olurdu. Boyutun ne kadar küçük olduğunu anlayabilmemiz için 6 milyar insanın DNA’larını bir araya getirip tartabilseydik 1 pirinç tanesinin ağırlığına eşit olduğunu görürdük.“

DNA şeritleri, basit şeker ve fosfat moleküllerinden, basamakları ise 4 harfle anılan 4 çeşit bazdan meydana gelir. Bu bazlar A-atenin, G-guanin, C-sitozin, T-timon’dur. İnsan DNA’sında bu baz molekülleri 3 milyar adettir. Bu 4 harften 3 tanesi bir araya gelerek kodon adlı kelimeyi oluşturur bu kelime Genetik koddur. 4 bazdan olası 64  kodon ve bu 64 kodonun kombinasyonundansa aminoasitler oluşur. DNA sistemi, tüm yaşam bilgisini içinde barındıran şifrelenmiş bir Yaşam Kitabı gibidir. Bu kitap 23 bölümdür, her bölümü bir kromozomu anlatan binlerce kelimeden/genden oluşan hikayeyi barındırır. Kitaptaki harfler ise  sayısı 3 milyar olan AGCT bazlarıdır.

Bedenimizin temel yapı taşları olan proteinler hücre içindeki her süreçte yer alırlar. Proteinler uzun ömürlü değildir, gün içinde milyarlarca protein yıkılır ve tekrar yenilenir. Bedende sürekli olarak protein üretilir. İnsan bedeni bir yıl içinde %98’ini yeniler. Proteinlerin temelini 20 çeşit aminoasidin kombinasyonu oluşturur.

Bir ev düşünün. Temeli, yapı malzemeleri, duvarları proteinlerden ara boşluklarıda yağlardan yapılsın. Evin içinde kullanılacak malzemeler, elektrikli ev eşyaları proteinden birleştiricileride yine yağlardan olsun. Evin elektriği gazı gibi yakıtlarını karbonhidratlar sağlasın. İşte bu ev tıpkı bizim bedenimiz gibidir.

Bedenin hangi bölgesindeki hücrede, hangi kromozomun proteini üretilecekse bu istek haberci RNA molekülüyle ilgili genlere ulaşır. Genlerin kodladığı bilgiler açılır, okunan bölümüne protein bağlanır ve onun ötesinin okunmasını engeller yani kapatır. O hücredeki DNA sisteminin baz basamakları açılan genetik şifreye göre yan yana dizilir. Bu dizilimin alfabesi RNA ile protein alfabesine çevrilir ve DNA dizilimi kopyalanır, hücre içindekilerle ikiye bölünür.Bu yeni proteinler eski hücrenin görevini üstlenir.

Bu açma/kapama mekenizmasının varlığı 40 yıl kadar önce Paris Pasteur Enstitüsü’nden François Jacob ve Jaques Monod adlı iki bilim adamı tarafından bulunmuştur.

Genlerin şifresi çözüldü dendiğinde içinde barındırdığı aminoasitlerin cinsi anlaşıldı anlamına geliyor. Genler ne zaman devreye girer, ne kadarının şifresini çözer, hangi dönemlerde hiç kullanmadığımız uykuda olan genlerdeki bilgiyi harekete geçirir, bunlar şifrenin çözülmesiyle anlaşılmış olmuyor.

Protein üretiminin sürekliliğine rağmen Genomdaki genlerin %5 den azı protein kodlayan genlerdir. %45 civarı ise hareketli DNA dizileridir. Kalan %50 civarı ise protein kodlamayan sürekli kendini kopyalayan işe yaramaz DNA diye adlandırılır. Bilim dünyası da,  Enerji şifacıları da bu %5’liğin dışında uykuda olan DNA’ları çözmeye, uyandırmaya, genlerin açma ve kapama özelliklerini araştırıp lehimize nasıl kullanabiliriz, nasıl kapasitesini artırabiliriz. diye araştırmalara devam ediyorlar.

Sevgiyle paylaştım,

Nevin

 

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment