Erik Ağaçları ve Isabella

erik-agac-isabellaİçimize ışık tuttuğumuz zaman bizi yöneten birçok duygunun altında kaygı ve korkularımızın yattığını fark ediyoruz.

Dışarıdaki mis gibi hava ve bahar çiçeklerinin dayanılmaz güzelliği yürüyüş yapmam için beni zorladı adeta. Çıktım ve yürümeye başladım. Amacım yakındaki çay bahçesine gidip hem bir çay içmek hem de düşünmekti. Çünkü zaman zaman hayatın koşturmacasının dışına çıkıp düşünmeye, mola vermeye, kendimizle konuşmaya ve hatta uzlaşmaya ihtiyacımız var.

Çay bahçesi baharın çağrısına hayır diyememiş insanlarla doluydu. Herkesin yüzünde bir mutluluk ve huzur vardı. Sanki herkes dertlerini, sıkıntılarını, kaygılarını evde bırakmış ve bahara uyum sağlamış gibiydi.

Uygun bir masa seçip oturdum. Yanımda bloknotum, kalemim, okuduğum kitap ve birkaç tane de dergi vardı.

Biraz etrafı seyrettim. Her zaman ilk çiçek açan, bu aceleciliği yüzünden üzerine kar yağınca bazen bizi üzen erik ağaçlarına takıldı gözüm. Ne kadar güzel olduklarını fark ettim bir kez daha.

Bu arada bir simitçi dolaşmaya başladı masanın arasında Çay-simit ziyafeti çekmeye karar verdim ve “inşallah simit çıtır çıtırdır” dedim. Dileğim tuttu, tam istediğim gibiydi ve mis gibi kokuyordu.

Çayımı içip simidimi yerken kitabımı açıp okumaya başladım. Bir kadının hikayesiydi ve Güney Amerika’ da geçiyordu. İlk gençlik yılları, aşkları umutları hayal kırıklıkları mücadelesi 30’lu ve 40’lı yaşları, hayatı kavraması, korkuları ve kaygılarıyla ne kadar da bize benziyordu, hatta bizdendi.

Gerçekten de hayatı ve kendini anlamak için 30’lu yaşlara ulaşmış olmak  gerekiyor galiba. Bu yaşlarda iki seçenek çıkıyor genellikle karşımıza.

Birinci  seçenek akıntıya kapılıp gitmek. Hayat bizi nereye götürürse oraya sürüklenmek ve bir birey olduğumuzu unutmak. Yani hayat gailesi denilen çarkın bir parçası olmak.

İkinci seçenek ise varlığımızın, duygularımızın farkına varmak; kadın olmanın, birey olmanın, kendimiz gibi olmanın önemini kavramak. “Böyle gelmiş, böyle gider” dememek ve rüzgarın önünde bir kuru yaprak olmamak.

İkinci seçeneğin yolu daha önce dikkat etmediğimiz bazı şeyleri fark etmekten geçiyor. Bizi yöneten duygu ve düşünceleri anlayıp baş edebilmemiz ve en önemlisi kendimize karşı çok dürüst olmamız gerekiyor.

İçimize ışık tuttuğumuz zaman bizi yöneten birçok duygunun altında kaygı ve korkularımızın yattığını fark ediyoruz.

Bunlar hayat standardımız ve işimizi kaybetmekle ilgili korkular olabildiği gibi, terk edilme, sevilmeme, yaşlanma, yakınlarımızı kaybetme ve çocuklarımız ile ilgili korkular da olabiliyor. Ve bu korkular tüm hayatımızı yönlendiriyor. Yalan söylemenin öfkelerin, dedikodunun, depresyonun temelinde bu adını koyamadığımız ve bizi içten içe kemiren korkular var.

Adını koymak ve anlamak korkuları yok etmiyor ama kontrol edebilmemizi ve insanlara karşı daha adil davranmamızı sağlayabilir.

Kitaptaki kadın, ( Adı Isabella ) korkularından korkmamayı, hayatın büyük bir hediye olduğunu zannettiğinden çok daha güçlü olduğunu fark ediyor coşkuyla: “Düşmekten korkmuyorum artık, kalkabilecek olduktan sonra ne önemi var?”

Simit ve çay bitti, tekrar erik ağaçlarına baktım ve fark ettim ki üzerilerine kar da yağsa, fırtına da çıksa, onlar her bahar açmaktan ve sade güzelliklerini sergilemekten hiç ama hiç vazgeçmiyor.

İlk çay ve simit ziyafetinizde Isabella’yı ve erik ağaçlarını hatırlayın.

Sevgiyle kalın

Melda Özer Urhan

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment