Eşimin Kuaförü

EŞİMİN KUAFÖRÜ – Benim değil, sevgili Taner’in 🙂

KuaförKadınları anlamak zordur. Onları çözmeye çalışmak bir erkek aklı ile neredeyse imkansızdır. Bu nedenle onları daha iyi anlamak için hayatlarında çok önemli yerleri olan kuaförleri ile olan ilişkilerini daha yakından incelemek istedim..

Kadınları anlamak zordur. Onları çözmeye çalışmak bir erkek aklı ile neredeyse imkansızdır. Bu nedenle onları daha iyi anlamak için hayatlarında çok önemli yerleri olan kuaförleri ile olan ilişkilerini daha yakından incelemek istedim..

Kuaför deyip geçmeyin. Eşimin kuaförü Ahmet Akkanat ile sohbet etmeye karar verdiğimde bunun en önemli sebeplerinden biri de eşimin ona verdiği değerdi. Erkekler için berber ne kadar önemlidir. Ben kendi berberim Naci’ye on senedir gidiyorum. Ulus’da otururken yürüme mesafesindeydi. Nişantaşı’na taşındıktan sonra gitmenin daha zor olmasına rağmen Naci’yi hiç bırakmadım. Saçım konusunda konservatifim, o nedenle çok fazla değişiklikten yana değilim. Naci ile sohbeti ise severim. En sıkıntılı günlerimde onunla geçirdiğim 30 dakika beni kendime getirir. Berbere gitmek bir yerde psikolojik olarak kısa süre de olsa rahatlamanızı sağlar. Kadın kuaföründe geçirilen zaman ise 30 dakika ile 2 saat arasında olduğu düşünülürse ve ayda en az iki defa ortalama gidildiği düşünülürse kadın için kuaförün önemini anlamış olursunuz.

Kuaföre girdim, akşam saat 7 civarındaydı. Ahmet Bey ile daha önce bir kere görüşmüştük. Son müşterisi de gittikten sonra bana viski ikram etti, kendisine sorularımı sormaya başladım. Kuaför Ahmet, karizmatik, kendini geliştirmiş, kadın ruhundan anlayan, hizmetin ne kadar önemli olduğunun bilincinde bir sanatkar. “ Müşteri kuaförüme girince benimdir, çıkınca benim değildir ! “ diyecek kadar hizmet işinin özünü anlamış biri.  Çok sakin, sıcak, insancıl , kibar, kesinlikle egosunu yenmiş!  İşine aşık olduğu her halinden belli..

Kuaför Ahmet’in hikayesi şöyle : “ 12 yaşında çırak olarak başladım. Adnan Ercan’ın yanında  (Abdi İpekçi’de) .. Hem okuyordum, hem de çalışıyordum. 25 yaşında ortak oldum. Kuaför Adnan işi bırakmaya karar verince, hava parası yüksek olduğu için o yerden ayrılıp  40 yaşımda kendimi işimi kurdum (Şakayık sok. Migros karşısı , Nişantaşı).. Eşim dört senedir kendisine gidiyor. Abdi İpekçi caddesinde olmak çok önemli diyor.  Bütün dünya markaları bu caddede. Avrupa‘da bile böyle cadde yok. Bu işi yapmasaydım , yine hizmet sektöründe çalışır; garson veya taksi şöforü olurdum. İnsanlarla içiçe olmaktan keyif alıyorum, diyor (Bunu söyleyecek kadar da mütevazi! )

Anlatmaya devam ediyor :  “ Kadın ve erkek çok farklıdır. Erkekler kadınlara göre daha sadık müşteriler. Kapından çıkınca bizim değil, girince bizimdir. Yer kuaför için çok önemlidir. Güven ve hizmet çok önemlidir. 90’lı yıllarında, 25  yaşlarında  bir müşterimin saçını boyuyordum. Platin rengi ( Marilyn Monroe  rengi) . Saçını beğenmedi . Servis aynı idi ( saç kesme, boyama  ve hizmet anlamında kullanıyor), renginin iyi olduğunu biliyordum.  Müşterimi memnun etmek için, saç kremi sürdüm. 10 dk. beklettim. Saçına tekrar baktı “ İşte bu “ dedi.

“Bir kadın ayda  ortalama 4 kere kuaföre gelir. 4 haftada bir boyaya, yılda bir kez  ayda bir röfleye. Fön ise kadından kadına göre değişir . Kadınlar mutlu olmak için gelir. Problemleri dinlemek istemez. Kadınlar sürekli değişiklik arar, yüzde 15 -20’i kemik müşteridir ( sadık anlamında) , yüzde 30’u 3-5 senede bir , yüzde 50’si ise iki yılda bir kuaför değiştirir. Biz kuaförler elle sanat yapıyoruz.  En önemli şey kesimdir. Kadınlar fön için farklı kuaförlere gidebilirler, ama boya ve kesim konusunda aynı kuaföre giderler. Boya konusunda nasıl hep aynı rengi tutturuyorsunuz ? Bu bizim işimiz, aynı rengi tutturamazsan müşteriyi kaybedersin.”

Anlatmaya devam ediyor : “ Makası kullanmak, yüzü okumak önemlidir. Yüz fizyolojisini bilmek lazım. Ben mesleğimi çok seviyorum. Hep ileri gitmek istiyorum. Bu konuda bir sınır yoktur.

Mutsuz kadın, kuaförün kabusudur. Kendisi ile barışık olmayan.. Bizim işimiz şov yapmaktır. Gerçekten birgün kuaföre kendisini  çalışırken izlemeye gittim. Makası vuruşu, bayanların saçlarını elleyişi, flört eder tonda  konuşması, şov yaptığını gözümle gördüm. Eşim hep kendisini metheder ve hep mutlu ayrılır.

İşimiz müşteri kazanmak! Kaybetmek son derece kolaydır ! İyi kuaför, iyi ürün kullanmak zorundadır, hijyen de önemlidir. Havlular yıkanmadan hep poşette geliyor. Müşterilere her konuda müsamaha gösteririz.

Psikolojisi bozuk müşteri sürekli zorluk çıkarır, sürekli ilgi görmek ister, mutlu etmek zordur. Bizim işimiz zordur ! Hizmet işi ..Müşterinin dilinden anlayacaksın. Gerektiğinde sevgili gibi davranacaksın. Samimiyet ile laubaliliği karıştırmayacaksın !

Bir müşterisi , çıraklara röfle atsın diye para verir. Böylece  Ayaklarına ısıtıcı isteyen, kendi saçını yıkayan, kendi boyasını yapan , koltuğuna havlu isteyen, tezgah üstüne havlu isteyen müşterilere hizmette kusur etmeyiz. Müşteri ile asla tartışmayız. “Müşteri her zaman haklıdır!” Bu yüzden 2 müşterimi kaybetmiştim.

Bir zamanlar avukat bir müşterimiz geldiği zaman eldiven giyerdi. Hiçbir şeye dokunmazdı. Birgün servis yapıyordum. çarşıdan balık almış. Poşeti aldım. Dolaba koydum. Poşeti ellediğim için bir daha gelmedi. 30 yaşında bir kadını ikna etmek, 50 yaş üzerine göre daha zor.

Aynı saçı yapmamıza rağmen beğenmeyen müşterilerimiz var.  Her saç kestiğimiz müşterimiz bizim reklamımız. Butik hizmet veriyoruz.. Başkaları tarafından beğenilmek müşterilerimiz için önemli.”

Saçlarının başkaları tarafından beğenilmiş, müşteri SMS’lerini saklamış. Bana gösterdi. İnanılmaz komplimanlar. Çok hoş bir kuaför için bu mesajları almak .

“Önemli müşterileri bekletmemeye çalışıyoruz. İlgi göstermek adına, iki , üç kişi sohbet eder, kahve veya çay servis edilir, hal ve hatır sorulur.”

Kuaförde geçirdiğim sürece müşterilerin evlerindeki kadar rahat olduklarını gördüm. Dergi okuyanlar, aynada sürekli kendilerini seyredenler, sohbet edenler, laf atanlar. Ortam hem sosyal, hem rehabilitasyon merkezi gibi . Müşterinin nabzına göre hizmette sınır yok !

Almanya’dan röfle için gelen , İzmir ve Ankara’dan gelen müşterilerimiz var. Ortadoğu’dan bile gelen müşterileri var. Bunlara özel kapalı yerde hizmet veriliyor.

Bizim tekniğimiz farklı. Bazı saçlarda önce balyaj , sonra boya yapıyoruz. Dünyada ise önce boya sonra balyaj. Bu tekniğin daha doğal olduğunu gördük. Her saç için geçerli değil ..

Ünlülerin kime kestirdiği çok önemlidir. Mehmet Tatlı, Metin Mehmet Bahçecik bunlar Türkiye’de markalaşmış yerler. Müşteri her şeyden esinleniyor dergiler , mankenler, diziler. 15-22 yaşlarında oje renkleri önemlidir.

Keşke daha çok egom olsaydı. Bu ile başladığımda sadece 3 kuaför vardı. Sonra 7 kuaför oldu. 1980 yıllarda ayrılıp kendi işimi kurmam lazımdı.”

Kendinizi nasıl geliştiriyorsunuz diye sordum.

Fuarlara gidiyorum. Özelikle italya’ya.. 1980 ‘lerde röfle pamuk ile yapılıyordu .. 90-2000’li yıllarda ise “Folyo“ tekniği kullanıyordu.  Paris’de fuarda tuvalet kağıdı ile yapıldığını gösterdiler. Biz kendi tekniğimizi dünyaya pazarlayamıyoruz.

Dünyada yabancı markalaşmış kuaförler var. Bunlar ekipler kuruyorlar. Türkiye’de yapılmayan bu. Mos bunların en güzel örneği, şimdi ortakları dağıldı. Türkiye bana göre kuaförlükte lider . Yabancılar ise teknik donanımları daha fazla saçı yaratan kişi üründe yaratıyor. Videl Sassoon * ( İngiliz Salon) , Alexander  ( Paris) bir zincir. Saç fırçasından şampuana, kreme, oje, kozmetik bir çok marka yaratıyorlar.

Dünyada kadın kadını kesiyor. Türkiye’de ise çok az. Bodrum’da Ayfer. Yanında çalışan Tuba (24 yaşında) Elazığ’da kendi kuaförünü açmak istiyor. Dünyada gay bayan kuaförü de azımsanmayacak sayıda.

Ahmet Kuaför, bu sene Küba’ya gitmek istiyor. En büyük hedefi “ Şampuan” adında bir kitap yazmak .

Kendisi ile 2 saat sohbet ettim. Nasıl zaman geçti anlayamadım. Keşke daha fazla egom olsaydı ! Bu lafı beni düşündürttü. Ama bugün Doğuş grubu “Nusr-et “Et Dükkanı‘na ortak oluyorsa, iş adamları da kuaförlere ortak olarak bu yetenekli sanatçıları dünyaya açabilir, ürünlerini pazarlayabilirler.

Sonuçta Türkiye’de eğitim, vizyon belli mesleklerde edinmek çok güç. Türkiye’de kuaförlükte lider ise, marka ve tekniklerini dünyaya pazarlanması konusunda devlet ve iş adamları desteklemeleri ve yatırım yapmalarını tavsiye ediyorum.

12 yaşında başlamış, bu müthiş yolculuğu sizlerle paylaşmaktan büyük keyif aldım . Umarım sizde beğenirsiniz. Kuaför Ahmet Bey’e verdiği samimi bilgiler için teşekkür ederim. En kısa zamanda kitabını okumak dileğiyle..

Sevgilerimle,

Taner Özdeş

81 yaşındaki Sassoon, İngiltere’nin kuaförlük endüstrisine katkıları nedeniyle Commander of the Order payesi ile onurlandırılmaya layık görüldü

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment