Mutluluk Günümüzde Hangi Ülkeleri Ziyaret Ediyor?

hangi-ulkeler-daha-mutluİlk kez 18 yaşımda İngiltere’ye geldim. Zamanında dünyayı yönetmiş olan, bu küçücük adayı görmenin heyecanı bir başkaydı. 18’ler zaten çoğu şeyden fazlasıyla heyecan duyulan yaşlar oluyor, o zaman Avrupa kıtasını aşıp da İngiltere’ye gelmek başka bir gezegene gitmek gibiydi…

Yüzyıllardır gri bulutların yıkayıp da bitiremediği eski binalarla, paranın silip de temizleyemediği camekanlı merkezleri içiçe görmek hayranlık vericiydi başlarda. Hiçbir zaman akıl erdiremedim bu küçücük adanın soluk tenli, centilmenlik takıntılı halkının nasıl da Hindistan’dan Karayipler’e, Kanada’dan Afrika’ya kadar yönettiğini?

Buraya her yeni gelen gibi sokakları ağzı açık gezdim günlerce. Diğer Türkler gibi alışkın olmadığım kuyruğa girmelere söylendim. Her Akdenizli gibi kapalı havasından iki haftada bunalıma girdim. Yine de etkilenmiştim bu küçücük adadan ki 23 yaşında bir daha geldim. Bu sefer Londra’ya yerleştim. Londra bana ilk kez maddi bağımsızlığımı verdi. Öğrenciyken part-time çalışarak kiramı ödeyip harçlığımı çıkarttım. Londra bana akrabammış gibi baktı. Her ilişkide olduğu gibi 6 ay sonra kusursuz günlerin kullanma tarihi geçti, 1 yıl sonra da hatalarımız beynimizde yer etti.

Toprağı altın Londra artık beni yoruyordu. Fark ettim ki; aslında hiçbir şey bize anlatıldığı gibi ve hatta göründüğü gibi bile değildi. Zamanında dünyayı sömürmeye alışmış bu millet, şimdi kendini sömürme yoluna girmişti.

Londra’da herkes yoğun, herkes yorgundu. İnsanlar öğle yemeklerini yolda yürürken yiğiyor, metroda uyukluyor, akşamları da eğlence diye iki bardak içip kaldırımlara devriliyordu. Bir anda taktığım at gözlükleri çatladı, gerçekler canımı sıktı. Bu insanlarda aile anlayışı yoktu. Aileler zengin bile olsa çocuklarının üniversite masraflarını ödemiyor, çocuklar servet tutan üniversitelere gidebilmek için 18 yaşında banka kredisi alıyordu. Mezun olup işe başladığı an, aylık ödemesi de başlayan bu kredi, anca 30-35 yaşında bitiyordu. Sonra aile kurmak için bir ev almak gerekiyor, dünyanın en pahalı ilk 5 ülkesinden birinde oturmanın bedeli olarak yüksek meblağlarda mortgage alınıyordu. 25 yıllık mortgage’ı da 60’larında tamamlayan, hayatı borçta geçmiş İngilizimiz, şanslıysa bir 20 yıl daha yaşıyor, ölünce ise çocuklarına, %40 veraset vergisi yüzünden, birşey bırakamıyordu. Vasiyet kalan malvarlığı genellikle satılıyor, %40’ı devlete ayrılırken, kalan %60’la doğru düzgün bir yer alınamadığı için o para da çarçur ediliyordu. Hatta İngiltere dünyada ilk kez leasehold yani ‘geçici tip tapu’ uygulamasını başlattı. Bu sistemle faiş fiyatlara 100 küsür yıllığına ev satılıyor. Tam değerini ödeyip de eve geçici bir süreliğine sahip olmanın kahrını kiracı çekiyor, tadını ise ev sahibi çıkarıyor.

Bugün, okuma oranının yüksekliğiyle övünen halk ellerine bedava verilen gazetelerle uyutuluyor, alâkasız romanlar kitapçı harflarından taşıyor. Bizdeki kadar aşırı olmasa da burada da insanlar, yaşayamadıklarını dizi izleyip tatmin ediyor. İnsanlar, koyun gibi bekleyen iki kişinin arkasında, ne olduğunu bile bilmeden, sıraya giriyor.

Herkes yasaklar ve kurallarla dolu bir hayat sürüyor. Yürüyen merdivende sağda durulup, solda yürünüyor, okullarda kavga edilen çocuklar bile hocalar tarafından ayrılamıyor, gençlik çeteleri suçun başını çekiyor, telif hakları ihlâl olmasın diye step hocaları derslerde müzik cd’si karıştıramıyor, okul şovlarında çocukların hep beraber bir resmi bile çekilemiyor.

Dünyanın en güçlü ve zengin ülkelerinden İngiltere’nin insanı kendisine ‘‘Mutlu musunuz?’’ diye sorulunca, ‘‘mutluluk bu adada üretilmiyor’’ cevabını veriyor ve de onu denizaşırı ithâl bir mal olarak nitelendiriyor.

Amerikalılar ise daha da kötü! Daha uzun saatler çalışıyorlar, işe gitmek için daha uzun yollar katediyorlar ve çok daha az mutlular. 1960 Amerika’sından bu yana, boşanma oranları ikiye, ergenlik dönemindeki intiharların oranı üçe, şiddete dayalı suç oranı dörde, hapisanedeki suçlu sayısı ise beşe katlamış durumda. Depresyon, anksiyete ve diğer akıl hastalıklarının oranı şiddetli bir şekilde artıyor.

Yine de dünyanın en mutsuz ülkeleri eski Sovyet bloğu olarak tespit ediliyor. Moldova başta olmak üzere bu ülkelerde toplumda hat safhada güvensizlik, yozlaşma, kıskançlık ve adam kayırma görülüyor.

Peki mutluluk günümüzde nereleri ziyaret ediyor? Cevap İsviçre, İzlanda, Katar ve Tayland’da…

İsviçre’de ‘‘Mutlu musunuz?’’ sorusuna bir vatandaş şöyle cevap veriyor: ‘‘Siz halk tuvaletlerimizi gördünüz mü? Pırıl pırıl! Manzaramız güzel, toplu taşıma araçları dakik, hükümetimiz dikkatli ve işsizlik oranı düşük’’.

Zenginlikler ülkesi Katar’da mutluluk Tanrı’nın emri olarak görülüyor. Tayland’da ise insanarın mutlu olmaktan mutluluğu düşünecek zamanları olmuyor.

Biz mi nerdeyiz? Profesör David Blanchflower’ın 29 Mart 2007 tarihli araştırmasına gore ‘Mutsuz Ülkeler’ listesinde Litvanya, Slovakya, Bulgaristan ve İtalya’yla birlikteyiz…

Acaba örnek aldığımız ülkeleri bir kez daha mı gözden geçirmeliyiz?

Sinem ERSEVER

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment