Su ve Tuz – 11

su-ve-tuz-11Yazıyı okumaya başlamadan önce lütfen yanınıza bir bardak su alır mısınız?

Koruma için bedenin bir sonraki adımı rekristalizasyondur.  Kristallerin basınç ile büyüdüklerini öğrenmiştik. Ve bunlar dağlarda büyürler.  Bedenimizin dağları da kemiklerimizdir.  NaCl rekristalizasyona başladığında kristaller buralarda büyümeye başlar.  Ancak bunun için NaCl daha hayvansal albümine ihtiyaç duyar.  Ancak bedeninize aldığınız tüm elementlerin öncelikle ayrıştırılmaları gerekmektedir.  Ve bu da albüminde amino asitler demektir, bunların teker teker kombinasyonları ile,  bunun için 347 trilyon kombinasyon mümkün, bedensel albümin oluşabilir, diğer adı ile kas dokusu.  Fakat bu amino asitlerin tümü örn.  hayvansal albüminde bulunmayan Lysin veya Triptosan gibi, katılamadığında gerekli olan 347 trilyon kombinasyon imkanları oluşamaz.  Ve böylece almış olduğunuz albüminin hiçbir değeri olmaz, bedeninizde küçük kristaller olarak kalır.  Bunu, karanlık zemin mikroskopisi yapan doktorunuzda kendi kanınızla yaptırabilir ve böylece bu yöntemle ışık yandan gelerek kanınızın üç boyutlu halini, yani canlılığını görebilirsiniz.

Böyle bir deneyden önce bir bardak süt içerseniz, sindirilemeyen albüminin nasıl da nereye gideceğini bilemediğini görürsünüz.  Albümin vücuttan dışarı çıkabilmesi için asit ürik geliştiriyor.  Vücut, bu asit ürik’in sadece bir kısmını atabiliyor, bir kısmı da bedende NaCl ile birlikte kemiklerin üzerinde kristal tortular oluşturuyor, kemiklerin kalınlaşmasına sebep oluyor.  Mafsalların üzerinde oluşan bu kristallenmeden dolayı sürtünme oluşuyor.  Sürtünme de iltihaplara sebep oluyor.İltihaplar şişmelere sebep oluyor ve sinirlerin üzerinde oluşan baskıdan dolayı ağrılarınız başlıyor.  Doktora gittiğinizde de size romatizma, artrit, artroz, gut teşhisi konulacaktır.  Kemiklerinizin üzerinde birikmiş olan bu “çöpler” den dolayı ölmek istemiyorsanız, onlardan kurtulabilmeniz için rafine işlemiyle ayrıştırılmış olan antagonistlere ihtiyacınız var.  Size tavsiyemiz:kendinizi rafine edilmiş İnorganik olarak moleküler bir yapı oluşan ürünlerden ve insanlardan koruyunuz.  Sonuçta, damarlarınızdaki tuz sayesinde bedeninizde ölçülebilir enerji, ölçülebilir elektrik oluşuyor.  Örn.  hastaneye götürülmek üzere ambulansa alınan bir kazazedeye tuz infüzyonu verilir, kana destek olmak üzere değil, elektrik devresini tamamlamak için.  Devre kapanamadığı taktirde, ışıklarınız sönecektir.  Bunun için de NaCl’ye değil, gerçek tuza ihtiyacınız var.  Bu tuzun içindeki tüm anatagonistlere, yani diğer tüm elementlere ihtiyacımız var.  Aynı çamaşır makinasının kireçlenmesinde kullandığınız Kalgon tuzu gibi, bedeninizde de moleküler bağlantıları çözüp atmanız lazım.  İnorganik olarak oluşan moleküler bağlantılar tekrar düzene maruz kalarak parçalanıp, çevreleri su ile kaplanarak, hidratize olarak,  iyonlar halinde dışarı atılabilmekte.

Çamaşır makineniniz de kullandığınız Kalgon hapları da tuz haplarıdır, kendinize de böyle bir “tuz tableti” verin, vücudunuzda oluşan inorganik moleküler bağlantılar tuzun sayesinde kırılsın ve suyun sayesinde de vücudunuzdan atılabilsin.

Tuzun çözelti etkisi elektriksel yapısından kaynaklanıyor, bu özelliği de endüstride kullanılmakta.  Dünyadaki tuz üretiminin %93-94’ü direkt olarak endüstriye gidiyor.  Onsuz ne plastik, soda, yumuşatıcılar, deterjanlar,ne de yağlar, üretemezdik.  Kimyasal ayrıştırma işlemleri için en temiz NaCl gerekli. Bu işlemler için doğal tuzun içindeki diğer elementler kimyasal reaksiyonları etkileyeceğinden önce rafine işlemleri ile çıkarılarak sadece NaCl’in geri kalması sağlanıyor.  Bu işlemler için ayrıştırılan tuz’dan endüstride kullanılmayan %6’lık kısımda gıda sektörüne aktarılıyor.  Bu yüzden de eskiden uğruna savaşlar verilen tuz, diğer adıyla beyaz altın, artık çok ucuza her yerden elde edilebiliyor.  Ama elinize geçen tuz artık gerçek tuz değil, elinizde bir artık mahsul tutuyorsunuz, bu da yoğun agresivitesinden ve fiyatından dolayı gıda sektöründe gıdaları uzun süreli muhafaza etme işleminde, konserve işleminde kullanılıyor ve tüm hazır gıdaların uzun ömürlülükleri bu şekilde sağlanıyor.  Kalan bir kısım da yemek tuzu olarak, içine bir de ayrıca mineraller eklenerek, örneğin iyot, sofralarımıza geliyor.  Fakat vücudunuzda fazla nitrat bulunduğunda bu iyot sindirilemez, bunun için önce fazla nitratı dışarı atabilmeniz gerekir.  Almanya’da artık endirekt olarak iyot ilave ediliyor; her fırıncı, her kasap bu tuzu kullanmak zorunda.  Fakat bu iyotlama işleminden sonra hastalıkların oranı %28 arttığı da gözlenmiştir.  Kalp çarpıntıları, kalp ritm bozuklukları, yorgunluk, konsantrasyon eksiklikleri, uzun süre iyileşmeyen yaralar, kronik akne gibi rahatsızlıklarda artışlar mevcut.  İyot alımı ile bedeninize yüksek agresivitesi olan bir metal almış oluyorsunuz.  Buna ilaveten tuzlarınıza bir de fluor ilave edilidiğinde, irade gücünüz tamamen zayıflıyor.  Tuza, kimyasal isimleri çok fazla yer tutacağından üzerinde hiçbir zaman yazılmayan ve zaman zaman harfler ve rakamlarla kısaltılan (E-530, E-533, E 550 gibi) maddeler de ilave ediliyor.  Örn.sofra tuzunun iyi serpilebilmesi için alüminyumhidroksit ilave ediliyor.  Ve bu tuzu çocukluğunuzdan itibaren yiyorsanız, Alzheimer hastalığına yakalanmama şansınız da çok düşüyor.  Beyninizde sinir iletişim hatlarında içtepiler iletilemedikçe, adınızı bile hatırlayamazsınız.  Ve siz tekrar gerçek doğal tuz almaya başladığınızda, bedeninize ihtiyacı olanı, eksik olanı sağlayarak kendinizi şifalandırırsınız.  Fiziksel veya manevi şekilde biriktirdiğiniz her şey önce tekrar ortaya çıkar, bundan dolayı önce ağrınız olan yerinizde iltihaplanma oluşur ve ardından iyileşme gerçekleşir.  Doktorunuzun dediğinin aksine yüksek tansiyonda veya düşük tansiyonda da doğal tuz ile yapmış olduğunuz %26’lık `sole’ yi içtiğinizde denge sağlanacaktır.  İçtiğiniz tuz/su karışımından dolayı morfogenetik alanınız tamamen rejenere olur ve organlarınız eski enerjilerine kavuşur.  Buna benzer uygulamayı yıllarca hamam kürleri ve terapileri ile gerçekleştirmekteyiz.  `Sole’ ile bir küre başladığınızda bedeninizin bataryalarına sıvı güneş ışığı vermiş oluyorsunuz.  Bir inceleme çalışması çerçevesinde şifalı bir maden ocağına gittik.

devam edecek…

Peter Ferreira

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment