Su ve Tuz – 6

su-ve-tuz-6Yazıyı okumaya başlamadan önce lütfen yanınıza bir bardak su alır mısınız?

Örneğin suya bir taş atıyorsunuz, bir dalganın, dalga boyunun oluşmasına sebep oluyorsunuz.  Suya sadece içine taşı atarak bir enformasyon vermiş oluyorsunuz böylece.  Aynı anda taşı derhal çıkarsanız bile oradaki dalgayı yaratmış oluyorsunuz.  Konu oradaki kimyasal yapıyı değil de negativiteyi yaratan disonans dalga boyunu nasıl çıkarabilirsiniz ? Bizim de artık biyofiziksel olarak kanıtlayabileceğimiz gibi bu işlemi yapmak için `suyu canlandırma cihazları’ mevcut.  En iyi içebileceğiniz su, doğal temiz kaynak suları, artezyen suları, agratopejik artezyen kaynakları.  Agratopejler, yeraltından kendi güçleriyle yukarı çıkan yer altı artezyen sularıdır, çünkü suyun da kendine has bir olgunluk derecesi vardır.  Su, yağmur olarak yere indiğinde bunu “juvinil” su olarak adlandırırız.  Bu suda solar frekanslar ölçülebiliyor fakat jeomanyetik frekansların da oluşabilmesi için su yerin çok altına inmesi gerekiyor, “toprağın kanı” haline gelmesi gerekiyor.

Yeraltında tamamen olgunlaşan ve tüm jeomanyetik frekans desenlerini içine alan “toprağın kanı”,  kendi başına 1000’lerce metre derinliklerden girdap şeklinde yukarı çıkabilecek güce ve enerjiye sahip oluyor.

Siz şişeden mineral suyu içtiğinizde bunu vücudunuz alamaz, işleyemez, çünkü mineral suyundaki mineraller inorganik yapıya sahipler.  Bunlar zararlı değiller fakat hücreler için kullanılabilir değiller.  Böylece kanınıza kadar giren kalsiyumun hücrelerinizde özümsenemediği için hiçbir faydası olamaz.  Burada konu Kalite’ye geliyor.

Su, kristal gibi basınç ile elementlerin koloidal oluşmasını sağlayamadığından elementler inorganik kalıyor ve bu yüzden vücudunuz da bunları alamıyor.  Bazıları, bunların bir kısımları belki alınabilir diye düşünse de bu kesinlikle mümkün değil.

Bunu kahvaltıda tabağınıza bir çubuk demir koymuş gibi de düşünebilirsiniz.  Sudaki mineralleri alabilirseniz, çubuktaki demirleri de yiyebilirsiniz.  Bu da mümkün olmadığı için suyun hangi mineralleri içerdiği de önemli değil.  Önemli olan, suda hangi frekans desenleri mevcut, bu mineraller halen iyonize durumda mı ve etrafları su kılıfı ile çevrili mi ?  Çünkü biz bu suyun strüktürünü bozduğumuzda, içindeki iyonize ve suya elektromanyetik dalga boyları veren elementlerin başka elementlerle birleşmesini sağlamış oluruz.  Bu da genellikle boru basıncı veya suya katılan karbon diyoksitlerle yapılır, böylece suyun doğal oksijeni alınıp, nitrojen katılır, halbuki bizim amacımız bedenden nitrojeni uzaklaştırıp oksijen verebilmek olmalıdır.  Böylece oluşan “”molekül evliliklerinde”, örneğin pozitif yüklü kalsiyum ile negatif yüklü hidrojenkarbonatlar birleşirler.  Aslında, bunlar su canlı olduğu sürece, yani bir strüktüre sahip olduğu sürece, aralarında su bir duvar gibi olduğu için iyonal yapılarından dolayı birleşemezler ve bedene zararlı hale gelemezler.  Kalsiyum ve hidrojen karbonat örneğinde yeni oluşum kalsiyum bikarbonattır, yani kısacası kireç oluşur.  Ve siz de bunu evinizin borularından dışarı atabilmek için en pahalı cihazları kullanırsınız.  Bunu yaparken kendi bedeninizdeki kireçlenen borularınızı /damarlarınızı hiç düşünmezsiniz.  Yaşlandıkça damarlarımız ve beynimizdeki sinir iletişim bağları dahil kireçleniyor ve doğal olarak enformasyonu iletmek için köprü kurulamadığından unutkanlık başlıyor.  Burada oluşan kireçleri çözebilmek için canlılığa,  enformasyona veya strüktüre ihtiyacınız var.  Suyun geometrisine ihtiyacınız var.  O zaman, oluşan molekül birleşimlerini de kırabilirsiniz.

Biz, araştırmalarımız çerçevesinde, segmanter diyagnostik ve organometri ile, İmedes diye adlandırdığımız,  enerjetik seviyede ölçüm yapabilen bilimsel bir cihaz sayesinde,  organizmadaki patolojik rahatsızlıkların bile sadece su ile rejenere edilebileceğini kanıtlayabiliyoruz.  Uzun yıllar boyunca teşhis amaçlı takip altında bulundurduğumuz hastalar var.

devam edecek…

Peter Ferreira

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment