Şuurlu Şizofrenin Anıları: AŞK

YABANCI1‘Dünya’ adını verdikleri gezegende, kendilerine ‘insanoğlu’ ismini takmış yaratıkların arasındayım… Onların zaman hesabına göre yaklaşık 5 yıldır onlarla yaşıyorum. Bu süre zarfında, insanoğlunun başından geçebilecek herşeye şahit oldum. Doğum, mutluluk, sevgi, eğitim, olgunlaşma, iş hayatı, sıkıntı, depresyon, büyüme, eş arama, evlilik, ayrılık, yaşlanma, yalnızlık, ölüm korkusu, anlam arayışı ve sonunda ödüllendirilme ihtimaliyle avunma… İşte bir “Yaban’cı” olarak, ‘insanoğlu’ denen bu anlaşılması güç türle ilgili gözlemlerim…

Yaban’cı, insanların bana taktıkları bir isim. Virgülle ayrılmasının nedeni hem ‘yabancı’ hem de ‘yabanî’ kelimelerini çağrıştırmak… Onlar kadar şiddetli duygulanabilme yetim olmadığı konusunda herkes hemfikir. Onlar kadar derin hüzünlenemediğim gibi, onlar kadar çok mutlu da olamadığım söyleniyor.

Daha çok soğuk iklimlerde yaşayanları andırdığım söylenebilir. Kuzey Avrupa’nın donuk bireylerine ya da bastırılmış duygularıyla toprağa verilen uzak doğululara benzetilebilirim. Ancak; ne kadar ayak uydurmaya çalışırsam çalışayım, bir Akdeniz ülkesi insanının ateşli konuşmaları, asabiyeti ve ihtirasları bana çok uzak.

Geleneksel Uzak Doğu’dan modernizasyonun öncüsü Amerika’ya kadar insanoğlunun hırs ve korkularının aynı olduğunu söyleyebilirim. Fakat Akdeniz insanı, duygulanım açısından hepsinden daha ‘koyu’ daha ‘yoğun’ insanlar.

Sanırım bu yüzden, insanların deyişiyle ‘zıt kutuplar birbirini çektiği için’, uzun süre Akdeniz ülkelerinde seyahat ettim. Seyahatlerim sırasında, insanoğlunun deyimiyle ‘aşk’ın tadına baktım. Bana göre bu şiddetli bir ‘sahip olma’ dürtüsüydü.

Aşk denilen şey, birinin gözünüze fevkalade bir ışıltılıyla parlaması olarak tanımlanabilir. Bu parlaklık öyle güçlüdür ki, karşınızdakinin kusurlarını seçemezsiniz, gözleriniz kamaşır. ‘Mükemmellik’ gibi görülen bu algı bozukluğu, şiddetli bir sahip olma arzusu uyandırır. Karşınızdakine hem fiziken, hem zihnen, hem de ruhen sahip olmak istersiniz. Bu arzu o kadar şiddetlidir ki, filmlerden kitaplara, modadan savaşlara, insanoğlunun varlığının her köşesine sinmiştir.

İnsan beyni kalbine yenik düştüğü zaman aşık olur. Ne yazık ki aşk, sadece elde edilemeyene atfedilmiş bir duygudur. Elde edilene duyulan aşka ‘sevgi’ denir.

Sevgi, aşkın hızını almış olgunlaşmış versiyonudur. Çıkmaz sokağa girmiş tutkuların duygusu olan aşk, kalbi zorlayınca beyin tekrar devreye girer. Sahibinin yapısına göre ya duruma boyun eğer (ki bu ‘depresyon’ denilen acılı bir dönemi tetikler) ya da çıkmazdan çıkmak için tutunacak bir dal arar.

İkinci koşulda yeni dalın özellikleri, eskisininki kadar iyi değilse insanoğlunun en ölçülemez özelliklerinden biri olan ‘hayagücü’ devreye girer. Çıkmazdaki beyin, karşısındakini giydirir kuşandırır. Buna ‘imitasyon aşk’ denir. En iyi müşterileri de ‘aşık olmaya aşık’ insanlardır.

‘İmitasyon aşk’ ile ‘gerçek aşk’ın nasıl ayırtedileceği, insanoğlunun sayısız dilemmalarından biri.

Kendini seven aşk, karşısındakini seven aşk ve aşık olmaya aşık aşk…

Hangisi en yaygın olanı bilinmez.

Yazan Arıza: Yaban’cı

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment