‘Dünya’ adını verdikleri gezegende, kendilerine ‘insanoğlu’ ismini takmış yaratıkların arasındayım… Onların zaman hesabına göre yaklaşık 5 yıldır onlarla yaşıyorum. Bu süre zarfında, insanoğlunun başından geçebilecek herşeye şahit oldum. Doğum, mutluluk, sevgi, eğitim, olgunlaşma, iş hayatı, sıkıntı, depresyon, büyüme, eş arama, evlilik, ayrılık, yaşlanma, yalnızlık, ölüm korkusu, anlam arayışı ve sonunda ödüllendirilme ihtimaliyle avunma… İşte bir “Yaban’cı” olarak, ‘insanoğlu’ denen bu anlaşılması güç türle ilgili gözlemlerim…
İnsanoğlu, hemcinsleriyle bir arada yaşamaktan güç alırken, kendini onlardan farklı hissetmekten de zevk alan bir türdür.
Bu nedenle aile, cemiyet, vakıf, memleket ve futbol takımı gibi gruplar altında birleşirken; din, dil, ırk, milliyet gibi kavramlarla ayrışır.
Ayrıştığı kavramlar yüzünden kendi soyunu öldürmekten çekinmediği gibi, kendisini tehdit eden güçler karşısında farklı gördüğü gruplarla birleşmekten de çekinmez.
İnsanoğlunun birlik ve ayrılık kavramları ‘mantık’ adı verilebilecek durağan bir gölden değil, ‘çıkar’ adı verilebilecek bir akarsudan beslenir. Bu akarsuyun yatağına çeşitli ‘duygular’ yönverir ve ne zaman ne yöne kıvrılacağı önceden kestirilemeyebilir.
Bu ayrışma-birleşme kargaşasından kendini ayrıştırmaya çalışanlar ise toplum tarafından ayrıştırılırlar.
Yazan Arıza: Yaban’cı