Ya “F2R.net” Porno Sitesi Olsaydı!

bu-kiza-dikkatSon birkaç gündür yapmadıklarım arasında birşey yapıyorum. Hürriyet Gazetesi Kelebek ekini okuyorum. Okuyorum denmez aslında, yazılanlara bakıp içimden gülüyorum. Kültürümüzün değişimine, neleri konuştuğumuza, konuşabildiğimize, insanların hangi realitede yaşadıklarına…

Diyorum ki, f2r.net bir porno sitesi olsaydı, sanıyorum ziyaretçi sayısındaki artış ve tıklanma oranı nedeniyle şimdiye Üsküdar’ı geçmişti. Ancak okuma oranının bu kadar düşük olduğu bir ülkede, Milli Takımımız ve Hakemlerimizin Dünya Kupasında yer almadığı bir dönemde, toprağın altına hemen her gün şehitler verirken, daha yeni kekik toplayan vatandaşlar vurulur ve fakat yirmi kadar koyun otlatanlar vatandaş diye algılanıp ateş açılmazken, ben de dedim ki şu Kelebek ekini bir irdeleyeyim. Eğer tepkiler olumlu olursa devam edeceğim. Olmazsa; üzülmeye gerek yok: Akşam 18:40’ta Star’da Uğur Beyefendiyi, Passaparola’da sevgili Metin’cimi, Show’da Yemekteyiz’i ya da Evlilik programlarını seyrederiz olur biter. Zaten Allahaşkına kültür transformasyonu da bu değil mi zaten. Düşünme, sorma, eleştirme, dinleme… Yalnız zamanını öldürecek birşeyler bul. Kaç kaçabildiğince! Kendinden! Nereye gideceksen aynı vücut ve zihinle. Neyse. Konumuza dönelim.

Ülkemizde neler oluyor neler. Doğudaki kardeşlerim, Rize’de, Malatya’da ve işte siz koyun adını hangi şehir ise bunlardan haberleri yok. Bence onlar için en iyisi de bu diye düşünüyorum. Derler ya “cehalet mutluluktur”.

metalMETAL DEVRİMİ: 40.000 kişilik metal müzik tutkunu, hafta sonu İnönü Stadyum’unda buluşmuş. Kalabalığın coşku heyecanlanan James Hetfield bizim seyirci çoğunluğa kıyak çekmiş: “İstanbul konser verilebilecek en iyi şehir. Metallica seni seviyor İstanbul” Biletler 100TL olsa gecede 4.000.000 hasılat hiç de fena değil. Ben olsaydım biraz daha zaman harcar 40.000 kişiyi tek tek öpmekle!!! kalmaz bir de kucaklardım.

Yok yok. Metallica konserine birkaç şey daha ekleyeceğim. Gülmekten yaşlar geldi gözümden. Ancak zaten hep gülmüyor muyuz ağlanacak halimize. Sevgili Melis Alphan (bilmeyenlere: Kelebek köşe yazarlarından!!!???) soruyor: “Metal konserine turuncu giyilir mi?” Düşünsenize metal konserine gidilirken; dikkat çekmemek için koyu renkler giyilecek, şöyle en bolundan siyah ya da mavi jean, mümkünse zımbalı bir kemer, ceket ya da pantolon illa ki deri olacak, zımbalı bileklik, kalın zincir ve siyah postal bilinenlerdenmiş. Fakat ablacım aslında sevmediği beğenmeden aldığı, bilemedin 2 kere giydiği halde Adidas(markayı beyan etmeden olmaz) atletini giyip gitmiş. TURUNCU. Konserde bir O varmış turunculu. Farklılık yaratmak için “aykırı” olmaya gerek yok. Dikkat çekmek için bin yol var Sevgili Melis. Bu arada dikkat çekmek isteyen “diğer”lerini de eleştirmesi ne kadar enteresan. “Ruh”u bir şekilde yakalamak gerekiyormuş ancak “bir zahmet cumartesi gezmesine gider gibi de gelinmez”miş bu konsere. Kendine bakmayan, bakmasını bilmeyen kadınlar, göbekli erkeğe dayanamıyormuş. Konseri üstsüz seyreden bu beylerin bira göbekleri  içini kaldırmış anlaşılan bayan turuncu’nun. Allah rızası için bu arkadaşlara birer ilişki yaratalım. Erkeklere kadın gibi dişi, kadınlara adam gibi erkek. Hiç olmazsa erkek ya da kadın arkadaşlarına baktıklarında kendileri ile ilgili birkaç gelişim fırsatını da görebilirler. Derler ki ” annenle barışmaz, olduğu gibi kabul etmezsen annen gibi olursun, babanı kabullenmezsen baban gibi bir adamla olursun”.Daha fazla devam etmeyecem. Gülmekten midem ağrıdı. Hatırlayın: Hala gülüyoruz ağlanacak halimize…

bindalliUŞAK GELİNİ: Uşak’ta 17.si düzenlenen Uluslararası Kültür Sanat Kilim Festivali’nde şarkıcı Gülşen (yoksa sanatçı mı demeliydim) kaldığı otelden konser alanına kadar üzerinde Bindallı (Anadolu’da gelinlere giydirilir) olduğu halde at üzerinde gitmiş, sonra da sahnede Bindallı’yı çıkarıp mayo ile kalmış. Hatırlıyorum da, 1985 senesi Madonna’nın “Like a virgin” parçasının meşhur olduğu sene. Madonna bile böyle bir densizlik yapmamıştı katıldığım konserinde. Bindallı’dan mayo’ya geçişin ilgi çekmek yanısıra günümüz cinselliğine ve maalesef bunun nasıl kullanıldığına dair mesajlar içerdiğini de düşünüyorum. Aksini düşünen yorumunu yapsın. Valla yayınlayacam.

Bir gazetede çalışan herkesin fikri aynı olur mu? Hiç mi hayat görüşleri, tecrübeleri, iletişim biçimi hatta bir konu ile ilgili düşünceleri farklı olmaz? (Aydın abilerden bahsetmiyorum. O’nların çoğu bazen düşündürmek ve bazen de sırf polemik olsun diye görüş farklılıkları yaratıyorlar) Ayşe Hn (Arman) benim hiç okumaya yeltenmediğim bir gazeteci. Hayatı algılayış biçimi, yaşam tarzı ve bunları ortaya dökmesi ile ilgili bir sıkıntım yok, olmadı, olmayacak. Ancaaak Defne Samyeli-Eren Talu ile ilgili yazdıklarını okudum önceki gün. Tarafsız taraflık, konuyu yönlendirme, daha doğrusutalu toplantı yönetimine (siz adına röportaj da diyebilirsiniz) bu kadar yatkın bir gazeteci (Mesela Yiğit Bulut ile kıyasladığımda 😀 ) yok denecek kadar az. Eren Talu, benim için bir idol’dür, bir statü simgesi. Artık yeter diyor Ayşe Hn’ın yazısında. Konuşma zamanı geldi. Anlatıyor da anlatıyor. Defne’nin telefonundan resimlere nasıl bakmış, kendinin aldatıldığını nasıl öğrenmiş, Evli olduğunu bildiği kişinin eşine bir arkadaşı aracılığıyla nasıl telefon açtırmış ve “eşin seni aldatıyor” dedirtmiş… Sonrası daha da ilginç. Benim DEV’im kalkıp 2 şişe votka içiyor Defne Hn ile ve herşey dökülüyor eşinin ağzından. Ancak esas değineceğim bu değil: Kendisi de diyor ki, “ben de seni aldattım. Önemli şeyler değildi. Gel benimkileri seninkilere sayalım. Yeniden başlayalım!” Bağlılık desen yok zaten! Be abicim. Bu nasıl bir midedir ki ilişkini bağımlılık haline getirmişsin de, kendi hiçliğini büyüklüğünle kıyaslarsın. Bir avuç yürekle iki dünya güzeli bebeyi yok sayacak bir döngüye girersin ilişkinde? Bir zamanlar kişisel gelişim seminerlerine gelen pekçok ünlü, kendini geliştirmek yerine kocası ya da karısından nasıl ayrılacağına dair sonuçlarla ayrılırdı. Günümüz Türkiye’sinde normallerle anormaller yer değiştirdiğinden Sevgili Cengiz Semercioğlu da defne-samyelibu konuyu ele almış ve sonunda demiş ki Eren Talu’dan alıntılayarak: ” Bir insanı tanımak diye birşey yokmuş. 23 yaşında tanıdığın insanla 38 yaşındaki aynı değil.” Eh buna 2 şey söyleyecem tabi ki: eh be Cengiz abicim, hadi ben şu websitesinde ençok birkaçyüz kişiye seslendim. Sen; kimbilir kaç yüzbinlerce okuruna. İş Ayşe Hn’ın yaptığını yapabilmekte. Senin ya da benim yaptığımız bir eseri yorumlamak! Münir Nurettin de yorumlardı, Yıldız Tilbe de. Kendin bir şeyler yarat be abicim. Bu biiiir. 2.sine gelince; Bir insanı tanımak diye birşey yok diyen benim DEV’im (artık mişli geçmiş zamanın rivayeti tabi ki) bilmez mi insan önce kendini tanımalı, tanımaya çalışmalı. Bir daha mı söyleyeyim. “Temet nosce”, “Kendini bil!”

KARŞI GÖRÜŞ: Dr. Mehmet Öz, her fırsatta Türkiye lehine çalışırmış, her yıl Türkiye’ye birşeyler satmaya gelirmiş, Türkiye’de satıp da kazanacağı paraya ihtiyacı mı varmış,… Arkadaşım Cengiz: Adam Cleveland doğumlu. Amerika pazarlama’nın, satış tekniklerinin doğduğu kıta. Orada büyümüş. Şimdi sen beğenmedin diye, hem hastalara şifa dağıtırken hem de “burası benim babamın memleketi. Ben burada kitap mitap satmayayım. Ayıp olur, yalnızca bir ce deyip gideyim. Hem Cengiz Semercioğlu’yla ters düşmem de hoş olmaz” mı demeliydi. Pazarlama bütçelerini şişirerek, ürettiği ya da sattığı ürünlerin fiyatlarına en az %25-30 arası bütçe payını yediren amcalara da söylesene “satmayın, reklam yapmayın, burası Türkiye, ama bak ayıp oluyor” diye!

O kadar çok çarpıklık var ki hangi birini yazayım.

Belki devam eder.

Not: Resimlerin çoğu http://hurriyet.com.tr’den alınmıştır.

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

2 comments

  1. başlığı salt “porno” yapmış olsaydın, okunma sayısı ne kadar artardı diye soruyorum ve gülümsediğini görüyorum.

  2. Ben de zaten ne zamandır gülüyorum inan ağlanacak halimize. Belki bir de porno sitesi açarım elim değimişken gerçekten. Sağol.

Leave a comment