Hayatın Anlamı

Hayat, bir insanın yaşamı boyunca anlayabileceği bir olgu değildir. Şu göreceli kısa hayatımızda milyarlarca yıllık bir oluşumu anlamayı kimse ummamalıdır. Birçok kişi gerçeklerin peşinden koşabilir, olması gerekeni sıralayabilir, neler yapılmasına karar verebilir. Ancak şimdiye kadar öğrendiğim tek şey, tüm bu uğraşların aslında hiçbir kesinliğinin olmadığıdır.

Bizim gerçek sandığımız şey sadece gerçek olduğuna inandığımız değerlerden ibarettir. Ve hiçbir inanç kesin bir gerçekliği ifade edemez.

İşte bu şekilde şüphesiz kabul ettiğimiz gerçekler bizim hayata bir anlam ve amaç katma gereksinimimizdir. Aslında bizler galaksiler arasında kaybolmuş toz zerrecikleriyiz. Bu kayboluşun bizlere hissettireceği duygudan ancak çeşitli gerçekliklere sarılarak kurtulabiliyoruz. Tüm bu yaratılış, tanrısallık, siyasi düzen, sosyal değerler, eşitlik ve özgürlük palavraları bizleri kayboluşun içinde meşgul etmek içindir.

Sonsuz bir amaçsızlığın ortasındayız muhtemelen. Garip bir şekilde -ve büyük ihtimalle- bilinçsiz bir şans ile yaşam denilen bu bilinçli kayboluşa sahip olduk. Çoğumuzun öğrendikleri sadece bize öğretilenler ile sınırlı oluyor. Buna rağmen mutlak değer yargılarından ve evrensel gerçeklerden bahsedebiliyoruz hiç çekinmeden. Bir de yetmezmiş gibi hep daha iyisini yapmaya çalışıyoruz bu varsayımlarımızda. Kendi doğrularımıza tırmanarak yine -ve sadece- kendi doğrularımıza ulaşıyoruz. Hep bir şeyleri daha çok anladığımızı sanıyoruz. Ancak temelde anlaşılması gerekeni unutuyoruz; ilk olarak kendimizi anlamalıyız.

Hayat denilen olgunun tam olarak ne olduğunu ve neyi amaçladığını elbette bilmiyorum. Ama hayatta neden olduğumuza dair bir şey söylemem gerekirse; bizler aslında ne olduğumuzu bulmak için bu hayattayız. Ya da en azından öyle olmalıyız.

Ne bir tanrının saçma fikri üzerine, ne evrensel bir sosyal düzen oluşturmak için, ne de bizlerden beslenen devlet adlı canavarı doyurmak için varolamayız. Eğer tek bir ahlaksal gerçeklikten bahsedeceksek, bu da kendimizin aslında ne olduğunu bulmak olmalıdır.

Aforizma

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment