Dünya Dönüyor, Sen Ne Dersen De!

DunyaDonuyorSenNeBen 41 yaşındayım. Bu sözü/şarkıyı ilk duyduğumda tabi ki anlamıştım Türkçe olarak ne denmek istendiğini ama o gerçeği farketmem gerçekten de yıllar almıştı. Değişime direndiğim, Allah’ın beni oradan buraya, buradan oraya atmasına rağmen hala inatla sabit kalmaya özen gösterdiğim günlerin sonuna yakın, bir de baktım ki gerçekten de Dünya dönüyor ve zaman geçiyor. Ben ne dersem deyeyim, hayat beni istediği yöne savuruyordu. Bırakmamak üzere sıkı sıkıya tutunduğum şeylerin ağırlığı omuzlarımı acıtıyor, kalbimi daraltıyor, belimi ağrıtıyordu. Bana sorarsanız haklıydım çünkü… Evet bir sürü mantıksal çünkülerim vardı…. Ama dünya dönmeye ve hayat değişmeye devam ediyordu… Ben evliliğimi bitirmek istemiyordum ama 7 yıl süren evliliğim hergün bir taş daha yüklüyordu sırtıma. İşimi kaybetmek istemiyordum ama sabah kalkıp da işime giderken ayaklarım ters ters gidiyordu… Ahlak yapımı korumaya çalışıyordum, güvenilirliğimi bozmamaya çalışıyordum, paramı kaybetmek istemiyordum vs. vs. Ama gerçek olan birşey vardı ki hayat beni, bütün bunları özenle bozdurmam için, yüksek bir şelaleden birazdan aşağı düşecek ve akıntıya kapılmış bir sandal gibi sürüklüyordu… Ve sonunda olan oldu… Kısaca patlama gerçekleşti ve ben artık hiçbirşeyi koruyamaz olmuştum. İşim, eşim, güvenilirliğim, sağlığım, inancım herşey ama herşey şelaleden aşağı düşmüş ve tepetaklak olmuştu.

O şoktan sonra 2 ay kadar evden dışarı çıkamamış ve sadece Allah’a dua etmiştim “Allahım Sana isyan etmek istemiyorum, n’olur beni daha iyi bir insan yap” diye… Başıma gökten ışık mı düştü ? Hayır. Peki Uzaylılar beni kaçırıp da üzerimde açılım deneyleri mi yaptılar ? Hayır. Rüyama ak sakallı dede gelip de bana “Kendine gel” mi dedi ? Yine hayır. Bu iki ay sonunda yavaş yavaş birşeyler değişmeye başladı. Önce yeni ve eğlenceli bir iş teklifi geldi. Biraz da korkarak kabul ettim; zaten halim yoktu geleni geri çevirmeye. Ellerim titrerdi o günlerde, psikoloğum beni psikiyatriste yönlerdirdi ve o da ilaç verdi ama  “Bu iş bana göre” değil dedim ve bir iki denemeden sonra almadım. Sonra yeni işim beni biraz ruhen rahatlattı. Yeni çevrem, yeniden bana güvenen insanlar beni kendime getirmeye başladı. Sonra şimdiki eşimle tanıştım. Delice bir aşk macerasından sonra onla evlendim. Ruhsal durumum düzelmeye başladıysa da maddi durumum hala berbattı. Sonra çocuklarımız dünyaya geldi. Ve sonra bir bereket yağdı eve. Aynen herkesçe dendiği gibi oldu. Sonra iş dünyası tamamen bitti benim için. Sonra bir de o koca şehirden, küçük bir kasabaya taşınınca iyice rahatladı hayat.

Bütün bunlardan öğrendiğim şeyler tabi ki bu yazıya sığmaz ama şu “Dünya Dönüyor, Sen Ne Dersen De”  konusu, bu yaşayışın bir yerinde dank etti kafama… Yani ben ne kadar tutunursam tutunayım, ben ne kadar değişime karşı direnç gösterirsem gösteriyim; Dünya döndü veherşey değişti. Artık ne mi yapıyorum? Artık Dünya’yla aynı hızda dönüyorum. İşte o zman herçey çok rahat oluyor. Hızlı mı dönüyorum? Yoksa yavaş mı? Bu konuda birşey diyemem, sadece Dünya’yla aynı hızda dönüyorum. Yani o hızlanırsa, ben de atları kamçılıyorum; “kendi”mi kırbaçlıyorum ve ona yetişiyorum. Bazen iyice yavaşlıyor mu, işte o zaman da frene basıyorum yine yavaşça ve tekrar aynı hıza düşürüyorum hızımı…

Artık çok daha mutluyum; üstelik mutlu olmaya çalışmadan mutluyum. Çünkü hız başımı döndürmüyor ya da yavaşlık beni sıkmıyor, beni sabretmek zorunda bırakmıyor… Sadece Dünya’nın dönüş hızının, işinin ehli bir Güç tarafından ayarlandığını farkına vardım, hepsi bu. Ve o herşeyimi kontrol etmeye çalıştığım dönemin aksine, şimdi herşeyimin kontrolünü o Güç’e bırakıyorum. N’oluyor dersiniz ? Herşey eskisinden daha kolay, daha çabuk ve daha rahat akıyor. Meğer ben akıttığımı sanırmışım ya !… Olayları etkilediğimi, yönünü değiştirdiğim, olmayacağı oldurttuğumu; olacağı durdurttuğumu… Yokmuş öyle birşey; akar gidermiş hep kendi bildiğince, ben sadece boşa bir gurur üstlenir, Kral’dan çok Kral’cılığa soyunurmuşum… Her geçen gün biraz daha anlıyorum olan biteni ve bu anlayış şu anki mutluluğum için yetiyor. Ama Ben, beni buraya kadar getiren o akıntının, daha nerelere götüreceğini hayal bile edemiyor, etmeye çalışmıyor; işini bilen o Güç’ün beni bundan sonra en güzel yerlere götüreceğini adım gibi biliyorum…

Ali Erdinç Başaran

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment