Ben Kimim?

Ben Kimim?

Saat sabaha karşı  1.30 . Çok yorgunum. Aslında oldukça kötü bir gün geçirdim. Bu hepimizin başına gelebilir. Buna hayat diyebiliriz. İnsan sürekli başarılı, mutlu, huzurlu olabilir mi? Hiç sanmıyorum.

Her insan mükemmelmidir? Neye göre? Kime göre?

Yazımı yazarken Andrea Bocelli’nin muhteşem konserini dinliyorum “ Live in Tuscany”.Bu DVD’yi bulmak için çok uğraştım. İtalya’da bulamadım. İstanbul’da D&R’da buldum. İnsan bir şeyi çok isterse, eninde sonunda elde eder. Bu teoriyi yıllar sonunda keşfettiğimde, bunu yaptığıma ama farkına varmadığımı fark ettim.

Kontrolü çok severim. Herşeyi kontrol etmeye, liderlik yapmaya çalışırım. Bu neyi sağlar? Başarısızlığı önlemeyi mi? Egonuzu beslemeyi mi? Risk almamayı mı yoksa kendinizin en iyisi olduğunuzu kendinize ispat etmeye mi? Cevabını bilmiyorum. Ama , böyle mutluyum.

12 yaşında ilk defa yurtdışına tek başıma gittim, 18 yaşında Amerika’ya okumaya gittim, 20 yaşında nişanlandım, 22 yaşında evlendim ve 27 yaşında baba oldum. Kısaca hep sorumluluk ve risk aldim. Bu nereden geliyor? Sanırım içimden .. Neden herkes sorumluluk almak yerine şikayet etmeyi tercih ediyor?

En büyük korkularımdan biri toplum içimde konuşmaktı; 34 yaşında eğitim işine girdim. 40 yaşına geldiğimde 700 kişinin önünde isteyerek konuşuyordum.

İş hayatı nedir? Para kazanmak, kendini ispat etmek, egonu tatmin etmek, başarılı olmak, insanlara hükmetmek, aile geçindirmek, kendini gerçekleştirmek. Bence hepsi.

İş hayatına girdiğimde çok saf ve çalışkandım. İş hayatında ilk 10 sene bocaladım. 2 kere işimden ayrılmak zorunda kaldım. Neden? İstemediğim, inanmadığım şeyleri yapmak istemediğim için !

Bu yazıyı 48 yaşında yazıyorum. Daha olgunum. Tepkilerimi kontrol edebiliyorum. Duygularımın farkındayım. İç sesimi dinlemenin önemini anlayan, tepki vermeden önce düşünen bir kişiye dönüştüm. Herşeyimi kontrol edebiliyor muyum? Tabii ki hayır. Yaptıklarımdan pişman mıyım? Hayır. Eşim eleştiriyor mu? Evet .. Neden? Herkes gibi olmamı istiyor. Ben ise herkes gibi olmak istemiyorum. Kendim gibi olmak istiyorum. Herşeyi kontrol etmenin en güzel yanı. Kendiniz gibi olmak ve insanlarin size uymasını sağlamaktır. Doğru mu ? Hayır. Ama ben böyle olmayı seviyorum!

Bir insan niye yaşar? Sadece temel ihtiyaçlarını karşılamak, ailesi ve çocuklarıyla zaman geçirmek, şanslı ise torunlarıyla oynamak için mi? Belki evet belki hayir !

Herşeye sahip bir insan neden mutsuz olur ve yalnız ölür?

Howard Hughes’un milyonlarca doları vardı. Daha da çok kazandı ama o kadar bencil , paranoyak, güvensiz ve deliydi ki hasta, sefil ve yalnız bir şekilde öldü. Diğer yandan, Hellen Keller sağır, kör ve dilsizdi ama bir şekilde iletişim kurma yolları geliştirip başkalarına da ilham kaynağı oldu.

34 yaşında Hawai’de JCI konferansında Anthony Robbins’in bir eğitimine katilmam bütün hayatımı değiştirdi. 22 yaşında eşim Neylan’a aşık olup , evlenmem gibi. Bunlar tesadüf mü? Yoksa , kaderim mi? Ben her iki kararımdan da mutluyum, önemli olan bu !

Annem küçükken “Vermek almaktan daha önemli “ derdi. Hiçbir zaman anlayamadım. Yaş 40 ‘a geldiğinde çok iyi anlıyordum. Sanırım bazı şeyler için yaş ve tecrübe gerekiyor. Şimdi verebilecek her türlü fırsatı düşünmeden kabul ediyorum.

Bir çok konuda gelişme kaydederken, iki konuda gelişemedim: “ İçimden geldiği gibi davranmak, ve istediğim bir şey var ise şartları sonuna kadar zorlamak. Bu özelliğim beni iyi bir satışçı yaptı”

“Bir başkası ile ilişki kurmadan önce, kendinle ilişki kur .” “Kendilerine yeterince ilgi göstermeyen insanlar, başkaları içinde yararlı olmazlar ! “

Bu benim hayat felsefem “ Önce ben ! “ Ne kadar bencilce. Ama ben olmazsam başkasına ne verebilirim. Bu sevgi , coşku, enerji, mutluluk, eğlence herşey için geçerli.

OSHO “Önce Kendini Tanı, sonra ilişki iste” Kitabından bir alıntı :

“ Ailenin küçük çocuğu yanımda oturuyordu. Ona şöyle sordum , “ Kim olduğunu biliyor musun?”O küçük çocuk bana baktı ve “ Bana çok zor bir soru soruyorsun “ dedi. Ben “ Bunun neresi zor?” dedim. Zor olan şey şu, ben ailedeki tek çocuğum ve küçüklüğümden beri ne zaman bize misafir gelse bir tanesi gözlerimin babamınkilere benzediğini söylüyor, başka biri burnumun annemin burnuna benzediği söylüyor, başka biri yüzümün amcama benzediğini söylüyor, o yüzden ben kim olduğumu bilmiyorum çünkü kimse bir şeyin bana benzediğini söylemiyor.”

Çocuğun kendisini tecrübe etmesine izin vermiyorsun ve çocuğun kendisi olmasına izin vermiyorsun. Kendi gerçekleşmemiş isteklerini çocuğa yüklemeye devam ediyorsun.

İnsanın yaptığı en büyük hatalardan biri kendisini sürekli başkaları ile karşılaştırmalarıdır. Karşılaştırmak çok aptalca bir yaklaşımdır çünkü her insan tektir ve karşılaştırabilir değildir. Daha önce hiç kimse senin gibi olmadı ve hiç kimse senin gibi olmayacak ve senin de herhangi biri gibi olmana ihtiyacın yok.

İleriki yaşlarda insanın içine ölüm korkusu veya yaşamamışlık korkusu girer. Yaşam harcanmıştır. En kıymetli yıllar gitmiştir. İnsan son bir gayretle hayatının kalanını istediği gibi yaşamaya çalışır. Bunun farkına ne kadar erken vararsak bu kısa yaşamdan o kadar doyum, tat ve keyif alırız.

Kendime baktığımda kendimi 34 yaşında eğitim işine , sonra yazarlık, sonra konuşmacı olarak hayatın gerçek amacına , keyfine ulaştığımı düşünüyorum. İş hayatında bu tatmini hiç yaşamadım. Bu tabii ki benim için ağır bir bedel ödememi gerektirdi. Ama herşeye değerdi ..

Şu anda Andrea Bocelli’nin muhteşem konserini izlerken, bu muhteşem sanatçının kör olmasına rağmen gerçekleştirdiğini gördüğümde aslında insanin kapasitesinin sınırsız olduğunu fark etmemi sağladı. İnsan ruhu ile yaşayan muhteşem bir varlık. Diğer yandan, insan güdüleri, duyguları, yaşadığı toplum ve yakın çevresi içinde doğruyu bulmaya çalışan bir varlık. Bir yandan kapasite, bir yandan egosu bir yandan korkuları ve endişeleri. Doğruyu bulmak kolay değil.

O zaman doğru cevap nedir? “ Kendileriyle mükemmel bir ilişkiye sahip olmayanların, başklarıyla olan ilişikilerinde  de mutlu olmayacaklarına inanıyorum.”

O zaman insan ne yapmalı? “Sorumluluk alarak kişisel özgürlüklerimizi sağlamlaştırmak, bazen durup iç sesimizi dinlemek, kendini severek iç huzurunu yakalamak, en önemlisi egosundan kurtularak gerçek gücü bulmak. Benim için şu anda en iyi olan ne sorusunu sürekli sorması gerekiyor..”

Sabah şu anda 2.30 bu yazıyı tüm yorgunluğuma rağmen tüm keyifimle, benliğimle yazmanın keyfini yaşıyorum. Bir piyanistin tuşlara basması gibi bende aynı şeyi klavyenin tuşları ile yapıyorum. Neden?

Paylaşmaktan, duygularımı paylaşmaktan aldığım bir zevk. Bencilce, ama bir çok insana faydam olduğunu düşünüyorum.

İnsan temelde mutsuz olmayı mutlu olmaya tecih eder. Bu standart insanın mutlu olmak için kullandığı bir yöntemdir. Bana göre mutluluk “ Sahip olduklarımızın değerini bilip, sahip olmadıklarımız için üzülmediğimiz zaman gerçekleşir. “

48 yaşımdayım, mutlu bir evliliğim, 2 çok sevdiğim oğlum, çalışacak bir işim var. İnsanlarla paylaşmaktan keyif alıyorum, en önemlisi hayatımı denge içinde kendi istediğim gibi amaçlı, hedefli, doya doya yaşayabiliyorum. Hatalarımdan, kusurlarımdan rahatsız olmak yerine sahip olduğum herşeyi kendimin bir parçası olarak kabul ediyor ve seviyorum. Çevremdeki insanları yargılamadan, hoşgörü ile kabullenmeye ve sevmeye çalışıyorum. Tepkilerimin ve duygularımın farkına varıyorum. En önemli iki soruyu sürekli kendime sorabiliyorum: “ Mutlu muyum? “  “Benim için şu anda en iyi olan ne? “

Her gün şükrediyorum ve kendime şunları söylüyorum: “Hayatı seviyorum, kendimi ve insanları seviyorum, sahip olduğum herşeye minnetarım ve elimden gelenin her zaman en iyisini yapmaya çalışıyorum. Bir kusurum veya hatam var ise, bunu da büyük bir olgunlukla karşılamaya hazırım. Hergün yeni bir gündür. Her gün yaşanmamış bir gündür..En önemlisi kendimi seviyorum. “

Sizde kendinizin, sahip olduklarinizin, hayatın , sevdiklerinizin, sahip olduklarınızn kıymetini bilin, keyfini çıkarın. Hayatın her anının değerini bilin ve gereksiz yere harcamayın!”

Vaktiniz var ise sizde “ Ben Kimim?” yazısını yazın. Çok keyifli bir yolculuk .

Jim Rohn’nun şu muhteşem sözleriyle yazımı bitirmek isterim “Bana yaşamdaki mutluluk ve başarının, sahip olduklarımızın bir sonucu olmadığını, nasıl yaşadığımıza bağlı olduğunu öğretti”

Siz bu yazıyı okuduğunuzda ben Afrika’da Cape Town’da olacağım.. Yeni bir enerji ile geri döneceğim

Sevgi ile kalın,

Taner Özdeş

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

Leave a comment