Hayatı böyle yaşıyoruz!

Hayatı böyle yaşıyoruz!

cruisebiletiDün yazdığım yazıda, bugün sizlere bir hikaye anlatacağımı söylemiştim. İşte buyrun…

Küçük olmasına bir o kadar da meşhur bir kıyı kasabasında, çocukluğundan beridir hemen her hafta Perşembe günleri, akşam üzeri saat 5 sularında, içindeki yaklaşık 500 müşterisiyle 8 günlük yola çıkacak olan o büyük gemiyi izlemeye giderdi limana.

Daha henüz 11 yaşındayken kafasına koymuştu; bir gün O da biriktirdiği paralarıyla bu seyahatlerden birine katılacaktı. Çocukluğu ve ergenliği o günü hayal ederek geçmekte ve ilerleyen yaşına rağmen, yine de her hafta bir kaçamak bahane ile geminin arkasından el sallamaya ve kendisinin de gemide olacağı günü düşlemeye bu limana gelirdi.

Yıllar ilerleyip de babasının deyişiyle bir baltaya sap olabildikten sonra, her ay maaşından bir miktar parayı, o meşhur gemi ile seyahat yapmak için bilet parası olarak biriktirmeye başlamıştı.

İşte 4gün önce, heyecanla, mutluluktan uçarcasına gemiye bilet almak için acentanın yolunu tuttu koşarak. İçeriye girdiğinde soluk soluğaydı. O gururlu, çakmak çakmak yanan gözlerle masanın arkasındaki temsilciye “bana da bir bilet! Perşembe günü kalkacak gemi için” dedi. Yerinde duramıyordu.

Hem bilet parasını hem de sekiz günlük iznini ayarlamıştı. Yıllardır hedeflediği şeyi sonunda başarmıştı. Dişinden tırnağından artırarak bilet almak için şimdi O da aynı öncekilerin oturduğu gibi temsilcinin karşısındaki sandalyede oturuyordu. Çok geçmeden bilet hazır edilmişti. “Buyrun. Çok eğleneceğinize, yeni arkakdaşlar edinip belki de hayatınız boyunca tatmadığınız bir seyahat yaşıyacağınıza bahse girerim”. Bileti uzattı. Teşekkür ederek ayrıldı acentadan.

Ertesi sabah ilk işi alışverişe çıkmak oldu. 8 gün boyunca denizin üzerinde olacaktı ki, yıllardır arkasından bakakaldığı gemide bu O’nun için ne büyük bir ayrıcalıktı. Giyecek şeyler aldı kendine; şort, t-shirt, gözlük mayo filan. Sonra evinin yakınlarındaki süpermarkete gitti. Çok dolaşmasına gerek yoktu, çünkü planını yıllar önce yapmıştı. Marketten neredeyse 2 alışveriş arabası dolusu kraker ve peynir aldı. Hani bizim gravyer dediklerimizden.

Süpermarket kasiyerinin ilginç bakışları arasında parasını ödeyip evinin yolunu tuttu.

Evde o büyük gün için hazırladığı iki adet bavulu dolabından çıkardı. Önce kıyafetlerini birine sonra da kraker ve peynirleri diğerine büyük bir dikkatle yerleştirdi.

Perşembe günü neredeyse nefessiz, kendisine, valizlerini taşımak için yardımcı olan bir gemi görevlisi ile kamarasına yollandı. Gemi neredeyse kalkmak üzereydi. İtina ile elbiselerini dolabına astı, doldurabildiği kadar peynir ve krakeri odadaki yeterince büyük buzdolabına koydu. Sonra da bir zamanlar arkasından neredeyse ağlamaklı gözlerle baktığı ve zaman zaman el salladığı geminin güvertesinde şimdi güle güle diye değil Allahaısmarladık demek için bulunuyordu.

Gemi yola çıkalı henüz yarım saat olmamıştı ki hoparlörden önce şuh bir kadının sonrasında da gemi kaptanının yolcularına hoşgeldin mesajını dinledi. Kaptan; saat 7’de hoşgeldiniz kokteyli arkasından Fransız’ların meşhur aşçıbaşı Pierre’in hazırladığı Muhteşem yemekten, yine müşterilerine özel 11 yıllık şaraptan ve bütün bunlar sırasında çalacak olan müzikten, yapılacak danslardan vs kısacası gecenin ne şekilde devam edeceğinden bahseden bir konuşma yaptı.

O yemeğe katılmadı. Güvertede denizi seyrederek odasından aldığı peynir ve krakeri yedi. Dans eden misafirleri balo salonunun cam olan çatısından seyretti. Sonra da çok geç olmadan yatmaya gitti.

Ertesi sabah, yine peynir ve krakerlerini yerken bir yandan da kahvaltı etmekte olan misafirlerin bir gece önce yaşadıkları o muhteşem inanılmaz geceye dair konuşmalarını dinledi. “Tüh” dedi, “biraz daha para biriktirmeliydim”. Diğer misafirler seyahatin sunduğu tüm imkanlardan sonuna kadar yararlanmaya çalışırken, O, mümkün olduğunca az konuşuyor, kahvaltı öğle ve akşam yemeklerinde yanında getirdiği peynir ve krakerleri yiyor, odasındaki musluktan susadığında su içiyordu. Aradan 3 gün geçmişti ve bir sabah yine güvertede yeni aldığı mayosunu giymiş güneşin altında odasından getirdiği peynir ve krakerleri yerken, güneşini ve kahvaltısını bölen bir ses ile irkildi: “Günaydın. Geçmiş olsun” Önce bir anlam veremedi ancak, belki de gemiye bindiklerinden bu yana, özellikle akşamları eşiyle birlikte bu seyahatin tadını en çok çıkaran kişi karşısında duruyor ve O’nunla konuşuyordu. “Günaydın. Geçmiş olsun”. “Teşekkürler. Size de günaydın. Ancak neden geçmiş oldun dediğinizi anlayamadım. Ben hasta değilim ki” diye cevap verdi. Bu eğlenceli, mutlu, neşeli ve “bu adam çok zengin olmalı” dediği kişi “özür dilerim. Sizi gemiye bindiğimizden beri izliyorum. Hiçbir yemeğe katılmıyorsunuz. Dans etmiyorsunuz. Havuza girmiyor, bilardo, bowling oynamıyor, hele hiç birşey içmiyorsunuz. Üstüne üstelik midenizde sorun olmalı ki her gün sizi peynir ve kraker yerken görüyorum. O yüzden rahatsız olduğunuzu düşündüm”.

“Haa, şimdi anladım. Yok ben hasta değilim. Hatta pek çoğuna göre turp gibiyim. Dedikleriniz yapmıyor ve peynir kraker yiyor olmamın tek sebebi benim paramın yalnızca gemi biletini almaya yetmiş olması”.

Hala atılacakmışınız gibi yaşamayın. Siz o bir yumurtayı dölleyen 300 milyon arasından sıyrılansınız. Diğerleri atıldı çoktan. Herşey bizler için. Herşeyin parası ödendi. Bilete herşey dahil. Keyfinize bakın. Bir hatırlayın isterseniz, bir göz atın topraktan çıkan bitkiye, dalında öten kuşa. Bizden başka hangisinin kira, okul, yakıt, giyecek derdi var. Sanıyor musunuz ki güneş yarın doğacakken durup düşünüyor.Hayatı doyasıya yaşayın, ŞİMDİ YAŞAYIN. Gerçekten, bizler o bileti “HERŞEY DAHİL” aldık. Tadını çıkarın.

Sevgiyle,

Cumhur

By Cumhur Dursun

Cumhur; Ankara doğumlu. Ziraat Yük. Mühendisi. Basketbol ve hentbol, bir zamanlar olmazsa olmazları. Askerlik sonrası Lever ile başlayan iş hayatı, devamında önemli firmalarla oluşturulmuş bir tecrübe ve bilgi denizine dönüştürmüş O'nu. Reklam oyunculuğu yaptığı günlerde, tanıştığı birinden öğrenmiş resim yazmayı ve 2003'te katıldığı bir seminerde de renklerin dünyasına düşmüş. O zamandan beridir; bazen yoğun bazen aylak, desenlerinin dünyasında. Desenlerine buradan ulaşabilirsiniz. Şimdilerde yazıyor, çiziyor, fikir üretiyor, websitesi tasarlıyor. Sitelerinden soulcan.com desenleri ile ilgili, f2r.net ise konusunda bilgili yazara ev sahipliği yapan bir blog. Sevmeyi, gülmeyi, seyahat etmeyi, okumayı, söylemeyi, dinlemeyi çok seviyor.

1 comment

Leave a comment